Renkli Taşların Dili

Mozaikler Işığında Antik Çağ Yaşamından Kesitler

Bulunduğu mekanı süsleyen estetik bir unsur ve yalıtım sağlayan strüktürel bir eleman olmasının yanı sıra, Antik çağlardan günümüze kalan mozaikler, ait olduğu dönemin yaşam unsurları konusunda bilgi veren en önemli veriler arasındadır. Teknik olarak çok daha erken tarihlerde uygulanmaya başlansa da, figürlü kompozisyonlara yer verilen ilk mozaiklerin doğal çakıl taşlarından yapılmış örneklerle birlikte MÖ 5. yüzyılda ortaya çıktığı kabul edilir.

Sicilya’da Piazza Armerina yakınlarında MS. 4. yüzyıl başlarına tarihli bir Roma villasının (Villa Romana del Casale) odalarından birinin zemin döşemesinde “bikinili kızlar” mozaiğine yer verilmiştir. İki sıra halinde düzenlenen panoda kızların koşu, di

Arkeoloji biliminin; maddi kalıntılara/buluntulara ve bunların teknik/stilistik analizlerine yönelik çalışmaları, esasen büyük ölçüde kültürlerin cansız bedenlerine odaklıdır. Hamurunun içeriğinden formunun kıvrımlarına ve hatta kaç derecede fırınlandığına kadar irdelenen bir seramik; çapı, ağırlığı ve hatta içerdiği madenlerin orantısına kadar irdelenen bir sikke, tüm bu bilimsel çalışma süreci içinde işlevinden ait olduğu döneme kadar tanımlanabilmektedir. Ancak, arkeologlar her ne kadar dedektif titizliğiyle iz sürse de, bu süreç o sikke ya da seramiği üreten ya da kullanan kişinin yaşamıyla ilgili çok az ipucu verir. Halbuki, bu kalıntı ve bulguların arka planında; dönemin sosyal yaşamında rolü olan mimar, köle, din adamı, çocuk, asker gibi toplumun her kesiminden bireylerin hayatları gizlidir ve bu teknik ipuçları, eski kültür ve uygarlıkların nefesini hissetmekte tek başlarına yetersiz kalır. Bu noktada, özellikle yazıtlar ve tasvirler, Antik Çağın ruhunu çözümleyebilmesinde bilimcinin imdadına yetişir.

Başta dinsel/kamusal yapıları, mezar anıtlarını, özel mekanları süsleyen kabartmalar ve resimler, bağımsız heykeltıraşlık eserleri ve seramikler olmak üzere birçok yerde karşımıza çıkan tasvirli/figürlü kompozisyonlar; eski kültürlerin yaşamı, inançları, alışkanlıkları, meslekleri, kaygıları, korkuları gibi toplumsal ve kişisel konularda çok geniş perspektifte bilgiler sunmaktadır. Öyle ki, çok azı günümüze ulaşmış olsa da, bu bulgular üzerindeki sahnelerde Olymposlu tanrıların dünyası, Troya Savaşı gibi konuları film şeridi gibi anbean takip etmek mümkündür. Önemli ve bilinen olayların, kahramanların yanı sıra daha önemsiz ve sıradan konuların bile tasvir sanatında yer bulmuş olması, Antik Çağ yaşantısının her alanını tanımamızı sağlar. Bu görsel kanıtlar içerisinde, mozaikler de oldukça önemli yer tutar.

Bulunduğu mekanı süsleyen estetik bir unsur ve yalıtım sağlayan strüktürel bir eleman olmasının yanı sıra, Antik çağlardan günümüze kalan mozaikler, ait olduğu dönemin yaşam unsurları konusunda bilgi veren en önemli veriler arasındadır. Teknik olarak çok daha erken tarihlerde uygulanmaya başlansa da, figürlü kompozisyonlara yer verilen ilk mozaiklerin doğal çakıl taşlarından yapılmış örneklerle birlikte MÖ 5. yüzyılda ortaya çıktığı kabul edilir. MÖ 3. yüzyıldan itibaren kübik kesilen küçük taşlar (tessera) kullanılmaya başlanmıştır. Bu ilk örneklerde ve takip eden birkaç yüzyıl içinde, koyu renk zemin üzerine daha açık renkli figürlerin işlendiği mozaiklerde, her ne kadar zaman zaman hayvan mücadelelerine ve av sahnelerine rastlansa da, ağırlıklı olarak mitolojik konulara yer verilmiştir.

Antik Çağ filozoflarıyla ilgili sahneler, villaların duvarlarında yer verilen konulardan biridir. Pompeii T. Siminius Stephanus Villası’ndan ele geçen MÖ 1. yüzyıla tarihli bu mozaik üzerinde, MÖ 4. yüzyılın ünlü filozofu Platon’un ve öğrencilerinin canlandırıldığı kabul edilir. Açık havada, bir ağaç ve üstünde güneş saati bulunan bir sütunun gölgesinde betimlenen filozofların ortasında oturan Platon elindeki çubukla bir küreyi işaret eder. Sahnede toplam 7 kişiye yer verilmesi, MÖ 6. yüzyılın ünlü yedi bilgelerine ithaf olmalı.

Hellenistik Dönemin sonlarında, konu çeşitliliği artmış, mitolojik sahnelerin yanı sıra tarihsel olaylar, önemli karakterler ve özellikle de günlük yaşamdan konular tasvir edilmeye başlanmıştır. Ancak, gerek pahalı bir sanat dalı olması gerekse henüz yaygınlaşmamış olması sebebiyle kamusal yapılarda ve özellikle varsılların gösterişli villalarında yer bulabildiği görülür. Her biri neredeyse kum tanecikleri kadar küçük renkli tesseralar (mikromozaik), işçiliğinin ne kadar zor ve pahalı olduğunu göstermeye yeter. Roma İmparatorluk Dönemiyle birlikte, başta caementiqumun (çimento/beton) kullanımı olmak üzere, yapı teknolojilerindeki gelişmelerin maliyetleri düşürmesi ve yükselen refah düzeyi, çoğunluğun lüks tüketim gücüne sahip olmasını ve buna bağlı olarak da imparatorluğun yayıldığı en ücra coğrafyalarda bile mozaik döşemelerin sevilerek kullanılmasını sağlamıştır. Kapalı mekanların zeminleri dışında, duvar ve kemer gibi dikey ve eğimli yüzeylerin de mozaiklerle kaplanması, yine bu dönemin başlarında ortaya çıkar. Belli bir standardı olmamakla birlikte, Geç Antik Çağa kadar tesseralar yaklaşık 1 cm²’dir.

Bugüne kadar herhangi bir antik mozaik atölyesine rastlanmamış olsa da, bazı antik yazarlar ve arkeolojik kanıtlar bu sektörün organizasyonu hakkında az da olsa fikir vermektedir. Hatta bu kaynaklardan bazı mozaik ustalarının adları da bilinmektedir. Bunlardan anlaşıldığı kadarıyla, talebin çok olduğu kentlerde yerleşik mozaik atölyeleri olmalı ki, bu merkezler ve atölyeler kendi üsluplarını yaratabilmişlerdir. Olasılıkla, gelen taleplere yönelik olarak bu atölyelere bağlı çalışan ustalar, uzak yerlerdeki siparişlere de gitmiş ve kendi atölyelerinin üsluplarını taşımış olmalılar. Çakıl taşı, mermer, cam, pişmiş toprak gibi malzemelerin istenen boyutta yontulması (tesserae) ve renklerine göre ayrılması üretimin ilk aşamasını oluşturur.

Ardından, bu kübik parçalar, bağlayıcı malzemeyi oluşturacak harçla birlikte uygulanacak alana yerleştirilir. Bir ekip çalışması içinde gerçekleştirilen süreçte, asıl figür ve motiflerin yerleştirilmesi ustalık gerektirdiğinden tecrübeli ellerce gerçekleştirilir. Hatta bu pano (emblemata) bazen atölyede hazırlanıp ahşap çerçevesi içinde buraya taşınır. Figürler, özellikle de yüz hatları, el, kanat gibi detayları daha küçük ve düzensiz kesilmiş tesseralarla diagonal kıvrımlar oluşturacak şekilde (opus vermiculatum) yapılır ve etrafına bir ya da iki sıra tessera dizisinden kontur oluşturulurken, figürlerin dışında kalan boşluklar aynı boyutlarda tesseraların yan yana dizilmesiyle (opus tesselatum) oluşturulur. Zamanla tahrip olan kısımlar bazen ustalarca orijinali gibi tamamlanırken, bazen de terrakotta ya da mermer gibi levhalarla kapatılır.

Orta İtalya’da Praeneste kentinde ele geçen MÖ 2. yüzyıl son çeyreğine tarihli Barberini mozaiği, manzara temasının en güzel örneklerinden biridir. Güneyde Victoria Gölü’nden kuzeyde Akdeniz’e döküldüğü İskenderiye yakınlarındaki deltaya kadar 7000 kilometreye yakın uzunluğa sahip olan, dünyanın bu en büyük nehri ve Doğu Afrika’nın yaşam kaynağı Nil, tarih boyunca hem kültürler hem de dinler için önemli bir yere sahip olmuştur. Bu mozaik üzerinde derin bir perspektifle sunulan Nil havzasının faunası, florası, tropikal kuşak insanının Nil’e dayalı geçim kaynakları ve festivalleri oldukça başarılı biçimde canlandırılmıştır

Roma İmparatorluk Çağı boyunca çok çeşitli girift geometrik motiflerden bitkisel kompozisyonlara kadar geniş bir yelpazeye sahip olan mozaik repertuarı sınırsız bir çeşitlilik göstermektedir. Atölyesinde ya da gezici çalışan mozaik ustası (pavimentarius / tesselarius / musivarius) olasılıkla elindeki katalog kitabından müşterisinin yapacağı seçime ve çalışacağı mekanın ölçüsüne göre bir taslak hazırlamaktaydı. Desene ve konuya karar verildikten sonra kompozisyonun düzeni ve renkler sanatçının yaratıcılığına bırakılıyor olmalı ki benzer geometrik süslemelere ve Orpheus, Peleus-Thetis gibi popüler konulara çok sayıda örnekte rastlanmasına rağmen ayrıntıda birbirlerinden farklıdırlar.

Mozaikler üzerindeki konuların seçiminde, bireysel estetik tercihlerin yanı sıra işlendiği mekanın karakteri de belirleyici olmuştur. Ev sahiplerinin, villalarında görkemli şölenlerle ağırladığı misafirleri için hazırladığı mekanlarda, ziyafetlerine uygun olarak başta Dionysiak betimlemeler olmak üzere tanrıların renkli dünyasına ilişkin tasvirler, Antik Çağ insanının en yaygın hobilerinden biri olan sürek avı, pastoral sahneler, yarışlar, oyunlar, günlük yaşamdan ilginç sahneler tercih edilmiştir. Hatta bunların mekan içinde yerleşim düzeni, konukların bakış açısı düşünülerek yerleştirilmiş, klinelerin altlarında kalan kenar bordürlerde ağırlıklı olarak geometrik ve bitkisel motiflere yer verilirken, algının çok renkli ve çeşitli figürlü kompozisyonlarla merkezi panolarda odaklanması sağlanmıştır.

Nispeten kalın bir katman oluşturması ve ağır bir malzeme oluşu sebebiyle üst yapılarda daha çok freskler tercih edilmiş olmasına rağmen; duvarlarda, kemerlerde ve tavanlarda da mozaiklere yer verilmiştir.

Roma’da Tor Marancia Villası’nda ele geçen MÖ 2. yüzyıla ait bir mozaik pano, Antik Çağın en başarılı natürmort çalışmalarından biridir. Milimetrik ölçülerdeki renkli tesseralarla oluşturulan pano, balık, sebze gibi dönemin sevilen besin türlerini gösterir.

Aradan geçen uzun zamanın vermiş olduğu doğal tahribat sürecinden, deprem, yangın gibi yıkımlardan daha fazla nasibini alarak yerçekimine yenik düşen bu üst yapı mozaikleri, zemin mozaikleri kadar çok sayıda günümüze ulaşabilmiş değildir. Ancak, ele geçen örnekler, duvarlarda işlenen mozaiklerde de aynı konu çeşitliliğini özellikle de natürmort içerikli panoları görmek mümkündür. Antik Çağ kültürlerinde, tapınaklar sadece tanrının evi olarak algılandığından iç mekanlarda mozaik fazla tercih edilmemiştir. Ele geçen az sayıda örnekte ise mitolojik unsurlara veya geometrik düzenlemelere yer verilmiştir. Ancak, Hıristiyanlıkla birlikte, mozaik tekniğinin kiliselerde dinsel anlatımlar için oldukça etkin biçimde kullanıldığına tanık olunur. İsa peygamber ve havarileri, Meryem, azizlerin hayatları ve hikayeleri gibi alegorik anlatımlar ve dinsel semboller öne çıkan ikonik konulardır. Hatta, zaman zaman imparatorların dinsel kompozisyonlar içerisinde tasvir edildiği propaganda içerikli duvar mozaiklerine de rastlamak mümkündür.

Olymposlu tanrıların dünyasından günlük yaşamın en mahrem detaylarına kadar değişen konular, Antik Çağ insanının inançlarını, yaşam biçimlerini ve estetik tercihlerini günümüze taşır. Mitolojik konuları bir kenara bırakırsak, mozaikler üzerindeki günlük yaşama ilişkin anlatımlarda; yarışlar, oyunlar, şölenler gibi toplumsal olaylara ilişkin genel konulara daha yoğun biçimde yer verildiğine tanık oluruz. Bunların yanında, siparişi veren kişinin tercihine ve zevkine göre pastoral manzaralar, hayvan ve çiçek kompozisyonları gibi sahneler popüler konular arasındadır. Bu tasvirlerden aynı zamanda Antik Çağın florası, faunası, giysi tipleri, saç modelleri, aksesuarları, meslekleri, aletleri, mimari üsluplar, gemi tipleri gibi birçok konuda fikir sahibi olmak mümkün olmaktadır.

Görüldüğü gibi, zemin ve duvarları kaplayan mozaikler, bulunduğu mekanı süslemelerinin yanı sıra, işlenen konular açısından ait olduğu kültürün genel eğilimlerini göstermesi açısından da önemli bilgiler sunar. Günümüz toplumlarının başta ibadethaneler gibi toplu yaşam alanlarını ve konutlar gibi özel yaşam alanlarını sınırsız renk ve desen repertuarına sahip duvar kağıtları ve halılarla donatması, insanoğlunun yaşadığı mekanı ve dolayısıyla yaşamını güzelleştirme çabasının binlerce yıldır değişmediğinin kanıtı değil midir?

EN ÇOK OKUNANLAR

Köpeğini Gezdiren Çocuk Roma Dönemine Ait Altın Bilezik Buldu

11 yaşındaki bir çocuk, İngiltere'nin Batı Sussex bölgesindeki Pagham yakınlarındaki bir tarlada nadir bulunan altın bir Roma bileziği keşfetti. Romalı askerlere kahramanlıklarından dolayı verilen armilla tipi süslü bir bilezik olan ve MS.1. yüzyıla tarihlenen bilezik, 300 yıldan daha eski bir altın obje olarak, bir adli tıp soruşturmasında resmi olarak hazine ilan edildi.

SON İÇERİKLER