Sidece

Side antik kenti (Grekçe Σίδη ”nar”), Türkiye’nin Akdeniz kıyılarında küçük bir yarımada üzerinde yer alır. Türkiye’nin en göze çarpan arkeolojik yerleşmelerinden biri olan Side, aynı zamanda ünlü bir tatil beldesidir. Tunç Çağında Hitit ülkesi Tarhuntaşşa’nın bulunduğu, antik çağ Pamfilya (Pamphylia) bölgesindedir. Perge kentinin adı Hitit kaynaklarında Parha, Melas nehrinin (Grekçe yorumu: Μέλας “siyah olan”) adı ise Milas olarak geçer. Yalnızca bu tür isimler değil Sidece de bir bütün olarak güney Luvi dillerinden kalan bir mirastır. Demir Çağı Pamfilya’sında konuşulan Grek lehçelerinden etkilenerek zenginleşmiştir.

Sidece

Side antik kenti (Grekçe Σίδη ”nar”), Türkiye’nin Akdeniz kıyılarında küçük bir yarımada üzerinde yer alır. Türkiye’nin en göze çarpan arkeolojik yerleşmelerinden biri olan Side, aynı zamanda ünlü bir tatil beldesidir. Tunç Çağında Hitit ülkesi Tarhuntaşşa’nın bulunduğu, antik çağ Pamfilya (Pamphylia) bölgesindedir. Perge kentinin adı Hitit kaynaklarında Parha, Melas nehrinin (Grekçe yorumu: Μέλας “siyah olan”) adı ise Milas olarak geçer. Yalnızca bu tür isimler değil Sidece de bir bütün olarak güney Luvi dillerinden kalan bir mirastır. Demir Çağı Pamfilya’sında konuşulan Grek lehçelerinden etkilenerek zenginleşmiştir.

Klasik Dönem yazarlarına göre Side, Yunan yerleşimcileri tarafından kurulmuştu. Antik Dönem Yunan yazarı Arrianos, Yunan yerleşimcilerinin Pamfilya’ya gelişinin efsanesini şöyle dile getirmiştir: "Side’nin yerlileri, Anadolu’nun doğu kıyılarında yer alan Aiolis kenti Kyme’den geldiler. İlk kolonilerin Side’ye gelişinden kısa bir süre sonra, kendi Hellen kökenli dillerini unuttular ve barbarca bir dil edindiler. Bölgedeki diğer barbarların dilinden farklı olan bu dil, daha önce hiç duyulmamış yeni ve özgün bir dildi."

Sidece alfabesinde bulunan harflerin biçimlerinin özel durumu, dilin ayrıcalıklı karakterini de aşar. Komşu Pisidya’nın (Pisidia) dili normal Yunan harfleriyle yazılırken ve Likya ile Lidya alfabelerinin büyük çoğunluğu, bazı özel Likçe ve Lidce harfler ile kombine halde bulunan Yunan harflerinden oluşurken, Sidece harflerin neredeyse tümü fonetik olarak uyum sağladığı Yunan harflerinden tamamen farklıdır. Ancak neyse ki, az sayıdaki Sidece-Grekçe kısa çift dilli yazıtlar deşifre için destek sağlamıştır. Bu yazıtlar sayesinde, Sidece alfabenin büyük bir bölümü deşifre edilebilmiştir.

Sidecenin kendi anıtlarıyla, tam bir dil olarak varlığı, 1950 yılında, Helmuth Theodor Bossert’in ünlü keşfi olan Kilikya bölgesindeki Karatepe / Arslantaş’ta, hiyeroglif Luvicesi ve Fenikeceden oluşan çift dilli yazıtın bulunmasıyla anlaşılmış oldu. Bossert aynı zamanda Sidece harflerin bazılarını ilk deşifre eden kişi olmuştur. Çalışmaları, daha sonra Wilhelm Brandenstein, Claude Brixhe, Vitalij V. Shevoroshkin ve Günter Neumann gibi akademisyenler tarafından devam ettirilmiştir. Tüm metinlerin anlaşılır bir özeti ile deneme çevirileri 2001 yılında Johannes Nollé tarafından yayınlanmıştır.

Fonetik değerlerin en önemli kısımları üzerine bir inceleme:  

Sidece yazıtların korpusu oldukça dardır. Tam metin uzunluğu toplamda 450 harften azdır. Metinler; taş bloklar üzerindeki yazıtlar, bronz tablet üzerinde bir metin, taş vazo üzerinde bir metin, skarab üzerinde kısa bir grafiti ve sikkeler üzerindeki yazıtlar olarak ayrılabilir. Yunan harflerinin paleografisi göz önüne alındığında, taş üzerindeki yazıtlar büyük olasılıkla MÖ 4. veya 3. yüzyıla tarihlidir. Biraz daha erken tarihli olanlar yalnızca MÖ 5. ve 4. yüzyıllara tarihli kısa sikke yazıtlarıdır. Bu malzemenin en dikkat çeken bölümü küçük ancak olağanüstü Side Müzesinde sergilenmektedir.

Şimdiye kadar yalnızca üç adet çift dilli yazıt bulunmuştur. İçerikleri deşifre için büyük önem taşıdığından bunları daha yakından inceleyeceğiz.

1913 yılında, Giritli kaçaklara ait küçük bir evin içine gömülen bir ganimet olarak bulunan Artemon çift dilli yazıtın yeri yıllar geçtikçe unutulmuş. Aynı yüzyılın 80’li yıllarında Johannes Nollé tarafından yeniden bulunmuştur. Nollé böylece okuma çalışmalarını ilerletebilmiştir. Eser kaliteli bir mermerden yapılma küçük bir sunaktan oluşmaktadır.

Oldukça zarar görmüş olan Grekçe metin yalnızca kısmî olarak okunabilmektedir.

Άρτέμων Άθηνοβίου χαριστήρια

Athenobios’un oğlu Artemon, (Tanrıça) Athena’ya şükran adakları (bunu adadı).

Sidece metin şöyle deşifre edilebilir (transliterasyon):

Metnin Grekçe versiyonuyla az çok aynı anlama geldiği düşünülmektedir. Öyleyse kesin olmamakla birlikte aşağıdaki değerleri Sidece kelime formlarıyla eşleştirebiliriz.

Atono = “Athena’ya” (Yunan tanrıçasının adının yönelme durumundaki hali)

Artmon = “Artemon” (yalın (nominatif) halde bulunan erkek şahıs ismi)

Thanpiws = “Thanpiw’den” (ismin –in halinde (genitif) bulunan erkek şahıs adı)

malwa = “şükran adakları” (yalın ve ismin –i halinde bulunan (nominatif-akuzatif) çoğul ve nötr isim)

das = “adadı” (3. tekil şahsın geçmiş zamanında bulunan fiil)

Burada adağı adayan kişinin adı ile babasının adından oluşan bir isim formülünü ayırt edebiliriz.

Bir başka çift dilli yazıtta Apollonius adlı bir kişinin “tanrılara” adak adadığı görülmektedir.

Sidece metin yazıtın en üst kısmındaki tek sıra satırı doldurmaktadır.

P-o-l-o-n-i-w P-o-r-d-o-r-s P-o-l-o-n-i-w-a-s m-a-ś-a-r-a c-w-e-[-s]

“Pordor’un (oğlu) Poloniw, Poloniw’in (oğlu) (bunu) tanrılara koydu” veya “ ... tanrıları onurlandırdı“.

Burada yer alan isim formülü ayrıca, ismi adağı bağışlayan kişiyle aynı olan büyükbabanın da ismini içerir. Metne karşılık gelen Grekçe metin bize daha fazla detay sunar:

            Άπολλώνιος Άπολλοδώρου τοῦ Άπολλωνίου ανέθηκεν εἰκόνα τῆνδε αὑτοῦ θεοῑς πᾶσιν. Μνασέας Άρτέμωνος Σιδήτης ἐποίησε

            “Apollodoros’un (oğlu) Apollonios, Apollonios’un (oğlu) burada bulunan kendi heykelini tüm tanrılar için inşa ettirdi. Artemon’un (oğlu) Mnaseas (onu) yaptı.”

Bu metinden Sidece “tanrı” kelimesinin, Luvice massanni- “tanrı” kelimesi ile akraba olduğunu görüyoruz.

Üçüncü bir çift dilli yazıt ise 1972 yılında, Side’ye birkaç kilometre uzaklıktaki, Silifke / Seleukeia yakınlarındaki Şıhlar Köyü’nde bulunmuştur. Yazıtta, bağışı yapan kişinin memleketi farklı bir yer olarak gösterilmiştir.

Grekçe versiyonunda bağışçı kendini “Temerizalı Sidi(d)s oğlu Euempolos” olarak tanıtmıştır. Burada bahsi geçen Temeriza şimdiye dek bilinmeyen bir yer adıdır. 

Bu üç çift dilli yazıt, yalnızca Sidece alfabenin büyük ölçüde deşifre edilmesinde değil, Grekçe ve Sidece kişi adlarının farklı versiyonlarını görmemiz açısından da oldukça yararlı olmuştur. Aşağıda birkaç Yunan kişi adının fonetik olarak Sideceye dönüşümleri görülmektedir:

Bu isimlerin Sidece formlarının tümünde bazı sesli harfler eksiktir. Apollodoros, önce Poldor haline sonra ise Sidecedeki Pordor haline dönüştürülmüştür. Yunan tanrıçası Athena’nın adı (Pamfilya’ya özgü uzun a: Athana) bile Sidecede fonetik olarak Athono haline gelmiştir. Sidece bir isim olan Thanpi(w)- “hediye” anlamına gelen Luvice pia(t)- ismini içermektedir ve Grekçe Athenodoros olmalıdır. Ancak fonetik benzerlikten dolayı Grekçe Athenobios olarak tanımlanmıştır.

Kent surlarının doğu kapısını kazdığı sırada arkeolog Arif Müfid Mansel, yalnızca ödüllere ait kabartmalara değil, strategoslara ait iki yazıta da ulaştı. Yazıtlardan ikincisi, birincisine daha geç bir tarihte eklenmiştir.

İlk başta sağdaki özgün yazıtı inceleyelim. Sağdan sola doğru üç satır halinde yazılmıştır.

Burada iki kez Grekçe bir unvan olan strategos kelimesi Sidece istratag biçimiyle kullanılmıştır. İkinci kullanılışında, kişinin adının, Diunisiw’in (oğlu) (= Dionysos), Mejab’ın (torunu) Darbej olduğunu görüyoruz. Üçüncü satırın sonunda (Luvice ve Lidce benzerlerinden yola çıkarak) burada yazanın “ona bağlı olanı, buraya bir adak olarak verdi” olduğunu anlıyoruz.

Abasa “onun” (yalın ve ismin –i halinde bulunan (nominatif-akuzatif) çoğul iyelik zamiri) kelimesiyle ne anlatılmış olabilir? Bu sorunun cevabı, Arif Müfid Mansel’in metnin zırh üzerindeki ödüllerin kabartmalarıyla ilişkili olabileceği iddiası göz önünde bulundurulduğunda kolaylıkla bulunabilir.

Bir savaşı kazanan kişi genellikle düşmanlarından aldığı silahları biriktirir, ancak bu durum bazen tam tersi de olabilir: kazanan kişi kendi silahlarını tanrılara bağışlayabilir. Hitit kralı büyük Hattuşili de, Hitit tahtı için verdiği mücadeleyi kazanmasının ardından böyle yapmıştır: “Savaşta kullandığım silahı, leydim, Tanrıça İştar’ın huzuruna bırakıyorum”. Side’nin özel durumu, ödülün kazıma şeklinde bir kabartma ile tasvir edilmesinden kaynaklanmaktadır.

Bir yazıtın bulunduğu yerde ikinci bir yazıtın yer alması olgusuyla sık sık karşılaşmaktayız. Side’nin doğu kapısında da aynı durumla karşı karşıyayız:

puar ?e[.]pJami / Fors Qandors istra/tag osad Josbiwi / anaJema das

“Ephoros’un (oğlu), Thandor’un (Athenodoros) (torunu), strategos “X”, (tanrı ?) Josbi’ye, burada kabartmaları, adak olarak bağışladı”.

Burada yer alan buar kelimesi, Luvice bir fiil olan ve “ezmek” anlamına gelen puwai- kelimesi ile yapılan karşılaştırmalardan tahmin edildiği üzere “kabartma” anlamına gelebilir. Aynı kelime, buar, ayrıca burada üzerine değinmeyeceğimiz Herakles’e ait bir mermer kabartma üzerinde de görülür.

En son bulunan taş yazıt ise, granit bir blok üzerinde yer alan bir isim listesidir:

Liste altıdan fazla kişinin isimleri ile babaları, büyükbabaları ve iki örnekte büyük büyükbabalarının isimlerinden oluşmaktadır:

 

“Isto’nun (oğlu), Uem’in (torunu), Artmon’un (torununun oğlu), Uem“

“Thandor’un (= Athenobios) (oğlu), Gari’nin (torunu), Powaj“

Taş bloklar üzerinde yer alan yazıtların dışında diğer bazı anıtları da göz önünde bulundurmak gerekir. Bir taş vazo üzerine kazınan 10 adet harf bulunmuştur.

[X]waz Artmons

Bu harfler şu şekilde yorumlanabilir: “[o ve bu, [X]w’nin (oğlu)], Artmon’un (torunu)”. Burada yer alan yazıt büyük olasılıkla bir bağışçının veya eser sahibinin isminin yer aldığı bir formüldür.

Özel bir ilgi alanına giren bir başka eser ise, siyasal veya hukuksal işlerde oy kullanma aracı olarak kullanılan küçük bir tunç tablettir.

Solda büyütülmüş olarak kullanılan Grek alfa harfi ile sağda Side’nin sembolü olan nar arasında eser sahibinin adını görüyoruz.

Artmon Uv?acjoros Uv?acjoros

“Artmon, Uv?acjoro’nun (?) (oğlu); Uv?acjoro’nun (torunu)“

MÖ 5. ve 4. yüzyıllarda, bir yüzü Sidece yazıtlı sikkeler de bulunmuştur:

Harflerin bazılarının arkaik biçimlerinden dolayı okuma oldukça zordur. Ancak ilerleyen zamanlarda Grekçe yazıtlı Σιδητῶν “Side’nin yurttaşları“ anlamına gelen sikkeler bulunmuştur. Daha erken tarihli Sidece yazıtlı sikke büyük ihtimalle aynı gramatik biçim ve anlama sahiptir.

Özetleyecek olursak; Sidecenin şimdiye dek keşfedilen metin korpusu oldukça dar olmasına rağmen, metinlerin deşifresi başarılı bir şekilde, belirli bir dereceye kadar yapılabilmiştir. Sidecenin, Hint-Avrupa dil ailesinin, “Anadolu” dilleri kolunun bir mensubu olduğu anlaşılmıştır. Anadolu dilleri, eğer yalnızca yazılı belgelere sahip olduğumuz dilleri sayacak olursak Hititçe, Palaca, Çiviyazısı Luvice, Hiyeroglif Luvicesi, Lidce, Karca, Likçe, Pisidce ve Sideceden oluşmaktadır. Sidecenin temel kelime dağarcığı Anadoluludur, ancak Grekçeden aldığı kelimeler de bulunmaktadır (örn: istratag “strategos“). Kişi adları kısmen Anadolulu, kısmen Grektir ancak Grekçe olanlar Sidece ses değerleri edinmişlerdir. Sidecenin ses sistemi kendine özgü özelliklere sahiptir (örn: istratag kelimesindeki i- ünlüsü, Pamfilya’nın bir Grekçe lehçesiyle ve Lidce gibi diğer bazı Anadolu dillerinde benzerlikleri olan bir olgudur). Grameri, şimdiye dek anlaşıldığı haliyle, diğer Anadolu dilleriyle, özellikle Luvi dilleriyle benzerdir.

 

EN ÇOK OKUNANLAR

Tarlada Yürüyüş Yapan Kadın 2150 Gümüş Sikke Buldu

Prag'ın güneydoğusundaki Kutnohorsk kentinde tarlada yürüyüş yapan bir kadın, çiftçilik faaliyetleri sırasında yüzeye çıkan birkaç gümüş sikkeye rastladı. Çek Cumhuriyeti'nde şimdiye kadar bulunan en büyük erken ortaçağ sikke istifini açığa çıkardığının farkında değildi.

SON İÇERİKLER