Byzantion: Bir Kuruluş Söylencesi
Efsanelerden Tarihsel Dönemlere
Argos Kralı Inakhos’un güzel kızı Io, aynı zamanda kentin Hera Tapınağı’nın rahibelerinden biridir. Bir gün Zeus, Io’yu görür ve ona aşık olur. Genç kızı sık sık ziyaret etmeye başlar. Fakat kısa süre içinde Hera, Zeus’un Io’ya olan tutkusunu fark eder. Tanrıçanın kıskançlığı zamanla yerini öfkeye bı rakır. Bunun üzerine Zeus sevgilisini eşinin gazabından korumak için beyaz bir ineğe çevirir.
- Yazar : Murat ARSLAN
- Tarih : 2020-06-15 00:30:30

Antikçağda bütün ünlü kentlerin kuruluşları, tarihi verilerle kanıtlanamayan şiirsel ya da mitolojik hikayelerle süslenmiştir. Söz konusu kentlerin kuruluşlarından önceki zamanlara ait olan bu efsaneler, esas itibariyle insanlarla tanrısal olguları karıştırarak kentlerin başlangıçlarına değer katmak isteyen antikçağyazarlarının ortaya attıkları söylencelerdir. Bu çeşit öykülerde çoğu zaman efsanenin nerede bitip tarihin nerede başladığı belli olmaz. Zira mitoloji ile tarih bir defa birbirine karışmaya görsün, ondan sonra bir daha onları birbirinden ayırmak kolay olmaz. İstanbul açısından da durum böyledir.
Troya Savaşı’ndan önceki dönemleri anlatan, MÖ 2. binyıl efsanelerinden birinde İstanbul Boğazı’nın isimlendirilmesine ve kentin ‘kurucusuna’ (oikistes/ktistes) ilişkin şöyle bir söylence vardır: Argos Kralı Inakhos’un güzel kızı Io, aynı zamanda kentin Hera Tapınağı’nın rahibelerinden biridir. Bir gün Zeus, Io’yu görür ve ona âşık olur. Genç kızı sık sık ziyaret etmeye başlar. Fakat kısa süre içinde Hera, Zeus’un Io’ya olan tutkusunu fark eder. Tanrıçanın kıskançlığı zamanla yerini öfkeye bırakır. Bunun üzerine Zeus sevgilisini eşinin gazabından korumak için beyazbir ineğe çevirir. Hera’ya ise, bu hayvanla hiçbir şekilde ilişkiye girmediği/ girmeyeceği konusunda güvence verir. Ancak tanrıça kocasının sözlerine inanmaz. Hayvanın kendisine verilmesini ister. Nitekim Io’yu alır. Bir akrabası olan yüz gözlü dev Argos’un gözetimi altına verir. Bu durumdan rahatsız olan ve sevgilisine acıyan Zeus, habercisi Hermes’i gönderir. Hermes devi büyüleyerek öldürür. Buna kızan Hera, Io’ya işkence etmek için, bu kez ona bir at sineği musallat eder. Sinek, inek kılığındaki Io’nun böğrüne yapışıp ısırdıkça, onu çılgına çevirir. Bir yandan doğum sancısı çeken diğer yandan da başına Hera tarafından musallat edilen sinek tarafından rahatsız edilen Io, bu şekilde kaçarak birçok yeri aşar. Trakya üzerinden geçer. Sonunda Kydaros (Alibeyköy Deresi) ile Barbyses (Kağıthane Deresi) ırmaklarının Khrysokeras’ın (Altınboynuz=Haliç) bitimindeki balçık denize döküldükleri Semystra (Eyüp) adı verilen yere gelir. Burada Zeus ile olan ilişkisinden bir kız çocuğu dünyaya getirir. Byzantionlu Dionysios, bir at sineği tarafından rahatsız edilmeye devam eden ineğin, daha sonradan Byzantion’un kurulacağı burna doğru kaçtığını ve oradan su geçidini aştığını kaleme alır. Bundan dolayı boğazın Bosporos “İnek geçidi” (Boğaziçi); burnun ise, Bosporos Akra “Bosporos Burnu” (Sarayburnu) adını aldığını ifade eder. Ardından at sineğinin dürttüğü ineğin Bosporos Burnu’ndan yüzerek, Avrupa’yı Asya’dan ayıran boğazdan geçmiş olduğu söylencesinin halk arasında yaygın olduğunu anlatısına ekler.
Hermes’in yüz gözlü dev Argos’u öldürme sahnesini konu alan kırmızı figürlü Atina amforası Hamburg Müzesi
Io’nun Kydaros ile Barbyses ırmaklarının yakınlarında doğurduğu bebeği, bu civarda oturan Semystra adlı bir kadın bularak evlat edinir. Bu kıza dadılık yaparak onu büyütür. Annesinin dönüşümünün izlerini taşıyan çocuğun alnında boynuz biçiminde çıkıntılar olması nedeniyle, ona Keroessa “boynuzlu” adı verilir. Keroessa genç kızken, güzellikte Trakya kızlarını aştığı için Poseidon ona âşık olur. Keroessa’nın deniz tanrısıyla olan ilişkisinden adeta bir tanrı gibi onurlandırılan Byzas adında bir oğlu olduğu rivayet edilir.
Yerel bir efsaneye göre, bu aşkın ürünü olan çocuk Trakyalı nymphe (su perisi) Bizye tarafından bakılıp, büyütüldüğü için Byzas adını almıştır. Diğer bir yerel söylenceye göre ise Byzas, nymphe Semystra’nın çocuklarından biridir. Byzas ergenliğe erişince Trakya Dağları’nda ikamet etmeye başlar. Son derece korkuuyandıran vahşi hayvanlar ve barbarlar tarafından rahatsız edildiğinden önceleri sıkıntı çeker. Bu sırada bölgede ikamet eden otokton Trakya liderleri tarafından gönderilen elçi heyeti gelir. Onu kendileriyle dost ve müttefik olmayateşvik ederler. Byzas elçilerin davetini kabul eder. Bunun üzerine Trakya krallarından Medias onu bölgeyi zarara uğratan vahşi bir hayvanla dövüşmeye gönderir. Byzas bu hayvana karşı yaptığı çarpışmada üstünlük kazanır.Ardından Kydaros ile Barbyses derelerinin birleştiği yere gelir. Burada yere devirdiği bir boğayı tanrılara kurban eder. Ancak bir kartal sunağın üzerinden boğanın kalbini kapar. Uçarak Khrysopolis’in (Üsküdar) karşısındaki Bosporos Burnu (Sarayburnu) ucuna konar. Kartalı takip eden Byzas, Sarayburnu’na gelir. Burada bir kent kurmaya karar verir. Ardından kentin planlarını yapar.
Bununla birlikte Patria Constantinopoleos’a göre Byzas, kenti gene mitolojik bir kahraman olan Antes ile birlikte kurmuştur. Parastaseis syntomoi chronikai adlı eserde Byzas ve Antes’in günlerinden söz edilir. Bu bakımdan söz konusu iki efsanevi kahramanın isimlerinin ön eklerinin bir araya getirilmesinden kentin toponym/yer adı Byz-Ant-ion oluşmuş olabilir.
Malalas ve Chronikon Paschale’ye göre bu sırada Trakya kralı olan Byzas, Barbyses’in ölümünden sonra, onun kızlarından Phidaleia ile evlenir. Doğduğu bölgede, adına izafeten Byzantion’u kurar. Kenti Poseidon ile Apollon’un yardımıyla surlarla çevirerek tahkim eder. Homeros’a göre, Troya surlarının efsanevi kurucusu da Poseidon’dur. Halikarnassoslu Dionysios’a göre, Byzantion tanrı –Apollon?– tarafından kurulmuştur. Zosimos’un Sibylla kehanetine istinaden yaptığı bir alıntıda ise, Byzantion’un surları için, tanrıların iradesiyle, insanlar için ‘tanrıların yaptığı surlar’ ifadesi geçmektedir.
Miletoslu Hesykhios’a göre, Byzantion kurulduktan kısa süre sonra, Trakya tiranı Haimos’un saldırısına uğrar. Byzas, Haimos’u teke tek dövüşe davet eder. Düelloda Haimos’u öldürür. Ardından lidersiz kalan Trakya ordusuna saldırır. Onları bozguna uğratır. Geri çekilen düşmanı Trakya’nın içlerine kadar kovalar. Ancak Byzas’ın yokluğunda bu durumu fırsat bilen İskit Kralı Odryses, Tuna’yı [Istros= Danuvius] aşar. Byzantion önlerine kadar ilerler. Kenti kuşatır. Ama güçlü Byzas’ın zarif eşi Phidaleia, diğer kadınların da yardımıyla İskit kampına bir sürü zehirli yılan salarak kenti kurtarır. Phidaleia daha sonra, kenti ikinci bir kez daha düşmanların saldırısından kurtarmıştır. Byzantionlu Stephanos’a göre, Phidaleia kadınlarla birlikte Byzas’ın erkek kardeşi Stroibos ve diğer erkeklerin yokluğunda kenti kuşatan düşmanları boğazın içlerine kadar kovalamış ve onlarıbozguna uğratmıştır. Phidaleia ve Byzantionlu kadınların düşmanları yendikleri yere, bu utkuya istinaden Kadınlar Limanı (Balta Limanı) adı verilmiştir.
Onomastik açıdan incelendiğinde Byzas adı çok eskidir. Trakya kökenlidir. Bu nedenle, kentin ilk efsanevi hikayeleri de Trakyalılarla ilişkilidir. Bununla birlikte kentin Trakçadan gelme adı, daha sonradan bölgeye koloni kurma amaçlı gelen Hellenler tarafından efsaneleştirilerek Megaralı kahraman Byzas ile synkronize edilmiştir.
Antik çağlarda Byzantion kentinin konumlanışı © Ece Zeber
Kentin kurucusu olarak gösterilen Byzas’ın, daha geç bir tarih geleneğinin ürünü olması muhtemeldir. Byzantionlu Stephanos, Etymologicum Magnum (s.v. Byzantes) ve Eustathius, Byzantion’un Keroessa ve Poseidon’un oğlu Byzas ya da koloni kurucu Megaralıların donanma komutanı Byzes tarafından kurulduğunu yazarlar. Ancak, Byzantion adı, kentin kurucusu Byzas’tan gelmektedir. Çünkü kurucunun adı Byzes olsaydı; kurulan kente Byzantion değil de, Byzeion denmesi gerekirdi.
Byzantion ismi G. Curtius’a göre, Βυζα-ντ-; Βυζα-εντ- kökünden türemiş olup ‘kartal yuvası’ anlamına gelmektedir. Pape-Benseler, Byzantion’un isminin ‘su yurdu/ülkesi’ anlamı içerdiğini iddia eder. K. Ostir’e göre ise Byzantion adı, Hint-Avrupa kökenli dil grubuna ait değildir. Pre-Trakya kökenli olup, βυζ- kökünden türemiştir. Su ile ilişkilidir. Bu durum benzer şeklilde Βύζη, βυζία, Βύζηρες, Βαρβύζης örneklerinde de görülmektedir. K. Ostir’i izleyen N. Zupanić ise, Byzantion isminin Kafkas ya da Etrüsk kökenli olduğunu düşünerek, Βυζάντιον’un ‘su kenti’ anlamına geldiğini ileri sürmüştür. W. Kubitschek; W. Tomaschek ve J. Miller’e göre de Byzas ve Byzantion isimleri, Βύζης, Βύζος, Βαρβύζης gibi Trakya kökenlidir. P. Kretschmer ise, Byzantion ismini gerek etimolojik gerekse filolojik bakımdan açıklamaya çalışırken, kelimenin sonuna getirilen –ιον son eki ihtiva eden isimlerin iyelik/mülkiyete işaret ettiğini ifade etmiştir.Benzer örneklere Phrygia Bölgesi’ndeki yer adlarında [Midas’tan Midaion; Gordios’tan Gordeion; Manes’ten Menesion; Daskulos’tan Daskuleion vb.] rastlandığını belirtmiştir. Yazar ayrıca Hellenler tarafından Byzas, Byzant şeklinde okunan, Illyrialıların Beuzas- Beuzant isimlerinden türetilmiş Byzantionisminin Illyria ve Trakya öğeleri içerdiğini ileri sürmüştür. Zira Βυζ- hem Illyria hem de Trakyalılar tarafından kullanılan bir isim köküydü. Bu bakımdan MÖ 7. yüzyılın ilk yarısında buraya yerleşen Dorkolonistlerin kentin yerel ismini Hellence’ye uyarlayarak Byzantion şeklinde kullandıklarını belirtmiştir. Bu durum E. Schwyzer; H. Krahe ve F. v. Duhn tarafından kabul görmüştür. Bununla birlikte G. Semerano ise, Byzantion adının Byzasya da Byzia’dan kaynaklanmadığını ileri sürmüş ve byssos’un Sümerce kökenine kadar ulaşmıştır.
Miletoslu Hesykhios’un kaleme aldığı anekdotlardan birine göre ise, Megaralı Nysos’un soyundan gelenler Byzas’ın önderliğinde yelken açarak Sarayburnu’na gelmişlerdir. Burada yerleşmiş ve Byzas adına istinaden buraya Byzantion adını vermişlerdir. Flavius Philostratus ise, Byzas’ın soyundan geldiğini söyleyen Byzantion’lu sofist Marcus’un MS 2. yüzyılda Megara’ya gittiğini ve onun Byzantion’a koloni gönderen halk tarafından çok iyi karşılandığını bildirir. Megaralı donanma komutanının adının Byzas olduğunu ve Megaralıların Apollon Pythios’a koloni kentini nereye kurmaları gerektiğini danıştıklarında, ‘körler ülkesinin karşısında’ bir yer aramaları kehanetini aldıklarını anlatır. Pythia’nın bu imlemi aslında, Kalkhedon (Kadıköy) halkına işaret ediyordu. Çünkü onlar bölgeye daha önce gelmiş olmalarına karşın daha elverişsiz bir yer seçmişlerdi. Antikçağda Kalkhedon’un ‘körler ülkesi’ olarak anılması bilinen bir öykü olsa gerekti. Tarihin babası Halikarnassoslu Herodotos’a göre, Pers Kralı I. Dareios’un komutanı Megabazos, bu doğrultuda Kalkhedonlulara unutulmaz hatıra olarak, tarihe geçecek bir söz bırakmıştır. Megabazos, Khersonesos (Gelibolu Yarımadası) ve Hellespontos (Çanakkale Boğazı) yörelerinde henüz Pers hakimiyeti altında olmayan kentlere karşı sefer düzenlerken, MÖ yaklaşık 511 yılında Byzantion’a uğramıştır. Burada bulunduğu sırada, Kalkhedonluların kentlerini Byzantionlulardan 17 sene önce kurduklarını öğrenmiştir. Bunun üzerine:
“Kalkhedonluların o zamanlar kör olmaları gerektiğini; zira eğer kör olmasalardı; ellerinin altında böylesine güzel bir mevki varken, gidip de o kadar güzel olmayan bir yeri seçmeyeceklerini”
söylemiştir. Benzer bir şekilde Amaseialı (Amasya) coğrafyacı Strabon ve Romalı ünlü tarih yazarı Tacitus’a göre, Kalkhedon’un Megaralılar tarafından kurulmasından kısa süre sonra, Byzantion’u kuran insanlar kahineye danıştıklarında, Apollon onlara; ‘körlerin karşısındaki yere’ yerleşmelerini buyurarak, Kalkhedonluları ‘kör’ olarak tanımlamıştır. Çünkü onlar söz konusu bölgeye daha erken bir tarihte gelmelerine rağmen, hatalı davranarak, bütün zenginliği ile gözleri önünde duran bir ülke yerine, daha fakir bir memlekete yerleşmişlerdi. Plinius’a göre de, Kalkhedon eskiden Procerastis, ardından Colpusa ve daha sonra Caecorumoppidum “Körlerin kenti” şeklinde adlandırılmıştır.
Byzantionlu Dionysios, Byzantionlu Stephanos, Miletoslu Hesykhios ve Eustathius’a göre, Byzantion kentini nereye kurmaları gerektiğini danışan kolonistlere, Delphoi’daki Apollon Tapınağı’ndan verilen kehanette:
O kente yerleşecek insanlara ne mutlu,
Trakya kıyısında, Karadeniz’in ağzındaki burnun yanında,
Balıkla geyiğin aynı yemden beslendiği yerde.
şeklinde cevap verilmişti (P. Gyllius’a göre, geyikler kışın ormandan körfez sahillerine inerek, Haliç’in bitimindeki bataklıkta sazların köklerini yerlerdi. Diğer yandan balıklar da körfezin dingin denizi ve dereleri boyunca avlanarak geyiklerin otladıkları sığlıklardakökleri yutarlardı). Bu bakımdan kolonistler, tanrının uyardığı gibi Haliç Körfezi’nin uç sınır bataklığında Kydaros (Alibeyköy Deresi) ile Barbyses (Kağıthane Deresi) çaylarının ağzındaki Semystra adı verilen yerde Byzantion’u kurmaya hazırlanırken bir karga kesilen kurbanın parçasını alevlerin arasından kapıp Sarayburnu’na taşımış; böylelikle kentin aslında bu burunda kurulması gerektiğini açıklığa kavuşturmuştu. Koloni kurucuları da, bunun Apollon tarafından kendilerine gönderilen bir alamet olduğusonucunu çıkarmışlardır. Bu şekilde, kentin nereye kurulması gerektiği konusunda yönlendirilmiş oldular. Byzantion’u Avrupa ile Asya’yı ayıran İstanbul Boğazı’nın Trakya yakasında, günümüzde Topkapı Sarayı, HagiaSophia ile Sarayburnu’nun kapsadığı alan içinde kurdular.
[Byzantion’un kuruluş tarihi olarak, Eusebios, MÖ yaklaşık 659; Hieronymus, MÖ yaklaşık 659; MÖ yaklaşık 657; Lydus ise, otuz sekizinci Olimpiyatı yani, MÖ yaklaşık 628/625 yıllarını vermektedir.
Eusebios’a göre Byzantion, Kalkhedon’dan 26 yıl (MÖ yaklaşık 659); Miletoslu Hesykhios’a göre, 19 yıl (MÖ yaklaşık 666); Herodotos’a göre ise, 17 yıl sonra (MÖ yaklaşık 668) kurulmuştur.
Bununla birlikte Megaralıların Byzantion’dan önce Kalkhedon’u kurmalarının bir hata olup olmadığı tartışma konusudur. Kalkhedon’un seçimi Megaralıların bilinçli tercihin sonucu olma ihtimali yüksektir. Nitekim MÖ 750-550 yılları, Hellenlerin Akdeniz ve Karadeniz’de büyük kolonizasyon hareketine giriştikleri dönem olarak kabul edilir. Platon’un deyimiyle, Hellenler kısa süre içinde ‘tıpkı bir havuzun kenarında yaşayan karıncalar ve kurbağalar gibi deniz kıyısında’ yerleşmişlerdir. Akdeniz’i büyük ölçüde iskan ettikten sonra, Hellespontos (Çanakkale Boğazı) ve Propontis’te (Marmara) koloniler kurmaya başlamışlardır. Hellenlerin kolonizasyon hareketlerinin çok çeşitli nedenleri vardı: Bu nedenlerin ortaya çıkmasında iç ve dış dinamiklerin rolü büyüktü. Bunlar siyasal, sosyal, ekonomik ve dinsel olmalarının yanı sıra, politik etkenlere de dayanabilirdi. Çoğu zaman dış güçlerin baskısı ve emperyalist istila hareketleri bağımsızlıklarından ödün vermek istemeyen Hellenleri koloni kurmaya sevk ediyordu. Diğer yandan Hellas’ın dağlık topografyası devamlı artan yoğun nüfusu kaldıracak güçte değildi. Zaten az olan verimli toprakların küçük parsellere bölünmemesi için Hellenler primigenius yasasını uygularlardı. Yani, ilk doğan erkek çocuk babasının bütün mirasına sahip olurdu. İkinci çocuk ise, hiçbir pay alamazdı. Bu bakımdan işsiz ve parasız gençler çoğunlukla şanslarını askerlikte ya da yeni kurulacakkolonilerde ararlardı. Her zaman için kentlerdeki parti çekişmeleri, politik sebepler ve bazen de tanrı kehanetleri nedeniyle bazı yurttaşlar vatanlarından ayrılıp başka topraklarda ve iklimlerde koloni hareketine girişirlerdi. Bütün bunların yanında, Hellas ve Anadolu’nun MÖ 8.-7. yüzyıllardaki endüstriyel gelişimi Hellen kentlerinde bir yandan hammadde ihtiyacının artmasına neden olurken diğer yandan üretilen malların pazarlanması için yeni pazarlar ihtiyacı doğuruyordu. Bu durum kentler ve bölgeler arasındaki ihracat ve ithalat hacminin büyümesine neden olmasının yanı sıra, aralarındaki rekabeti de artırıyordu. Zaten kentlerin her zaman için daha fazla tahıl, kereste, metal ve köleye ihtiyaçları oluyordu. Bu bakımdan Hellenler Akdeniz, Ege, Marmara, Çanakkale ve İstanbul boğazlarıile Karadeniz’de tarıma, balıkçılığa uygun, doğal ve yeraltı zenginliklerine sahip bölgelerin liman olmaya elverişli koylarında koloniler kurmaya başlamışlardır. Ardından ana kentleriyle olduğu kadar, yörenin otokton halklarıyla ilişkiye geçmişlerdir.
MÖ 4. yüzyıl ait
Byzantion sikkesi YKY Nedim Tör Müzesi izni ile.
Sonuç olarak İstanbul’un tarih sahnesine çıkması herhangi bir kehanetin ya da efsanevi bir kahramanın başından geçen serüven dolu ya da trajik kaynaklı söylenceler perspektifinden kavranılamaz. Kimi ustalıkla betimlenmiş kimiyse üstünkörü biçimde nakledilmiş olaylar silsilesiyle bezenmiş bu değerli hazine baştan çıkarıcı olduğu kadar sancılı bir değerlendirme sürecini de beraberinde getirmektedir. Zira ilkin tarihsel olgularla mitolojik söylencelerin birbirindenayrımı ardındansa nakledilen anlatı kurgusunun, olaya taraf olan her iki topluluk içinde eşdeğer geçerliliğe sahip olup olmadığının tespit edilmesi çoğu zaman mümkün olamamaktadır. Byzantion’un efsanevi kurucusu ‘Byzas’ ve kuruluş süreci bağlamında, Megaralı göçmenlerin/kolonizatörlerin yöredeki etkinliklerini konu edinen anlatılar/söylenceler/mitolojik aktarımlar bu türden bir sorun alanının tasviri için uygun birer örnek oluştururlar. Antikçağ mitografları açık ve doğal bir şekilde olaylara ‘prohellenik’ bakış açısıyla yaklaştıklarından göze çarpan bir şekilde bölge üzerinde Hellen varlığını meşrulaştıracak bir yaklaşım sergilerler. Modern araştırmalarda etraflıca irdelenmeksizin sıklıkla görülen bu ön kabul, yörede ikamet eden otokton halkları görmezden gelmek anlamınagelir. Bununla birlikte, eskiçağ bilimlerinin farklı alanlarından temin edilen sınırlı sayı ve içerikteki veri Kalkhedon’u MÖ 685; Byzantion’u ise, MÖ 668 yılında kolonize eden Megaralıların, bölgede şu ya da bu şekilde örgütlenmiş otokton toplulukların inisiyatifleri çerçevesinde var olabildikleri görüşünün de dikkate alınmasını zorunlu kılar. Aslında, aksi yönde bir eğilim yörenin yerel topluluklarını yok saymak anlamına gelebilir ki, bu durum tarihi yansızlığa ters düşen bir yaklaşım tarzıdır.
EN ÇOK OKUNANLAR
Altınlarla Donatılmış Trakyalı Savaşçı Mezarı Bulundu
Arkeologlardan oluşan bir ekip, Bulgaristan'ın Topolovgrad kenti yakınlarındaki Kapitan Petko Voyvoda köyünde çok heyecan verici bir keşifte bulunarak, Trakyalı bir savaşçının mezarını ve altından oluşan pek çok eseri ortaya çıkardı.
- Trakyalı
- Trak
- Savaşçı
- Süvari
- Mezar
- Altın
- Yüzük
- Hançer
- Zırh
- Hazine
- At
- Bulgaristan
- Thracian
- Thracian
- Warrior
- Cavalry
- Tomb
- Gold
- Ring
- Dagger
- Armour
- Treasure
- Horse
- Bulgaria
- Arkeoloji
- Tarih
- Sanat
- Sanat Tarihi
- Antik
- Kültür
- Medeniyet
- Archaeology
- Archaeological
- History
- Art
- Art History
- Heritage
- Culture
- Civilization
- Haber
- Gündem
- Güncel
- Aktüel
- Arkeolojik Haber
- Archa
Tarlada Yürüyüş Yapan Kadın 2150 Gümüş Sikke Buldu
Prag'ın güneydoğusundaki Kutnohorsk kentinde tarlada yürüyüş yapan bir kadın, çiftçilik faaliyetleri sırasında yüzeye çıkan birkaç gümüş sikkeye rastladı. Çek Cumhuriyeti'nde şimdiye kadar bulunan en büyük erken ortaçağ sikke istifini açığa çıkardığının farkında değildi.
SON İÇERİKLER
Ptolemaios Döneminde Mısır'ın Altın Madencilerinin Bazılarını Köleler Oluşturmaktaydı
- Altın
- Maden
- İşçi
- Köle
- Pranga
- Ptolemaios Dönemi
- Antik Mısır
- Mısır
- Gold
- Mine
- Labourer
- Slave
- Shackles
- Ptolemaic Period
- Ancient Egypt
- Egypt
- Arkeoloji
- Tarih
- Sanat
- Sanat Tarihi
- Antik
- Kültür
- Medeniyet
- Archaeology
- Archaeological
- History
- Art
- Art History
- Heritage
- Culture
- Civilization
- Haber
- Gündem
- Güncel
- Aktüel
- Arkeolojik Haber
- Archaeology News
- Ancient
- World Archaeology
Roma Dünyasında Benzersiz Bir Renk “Pompeian Grisi”
- Pompeian Grisi
- Renk
- Pigment
- Gri
- Fresk
- Roma Dünyası
- Pompeii
- Barit
- Alunitin
- Thiasos Evi
- Mikroskopi
- Pompeian Grey
- Colour
- Grey
- Fresco
- Roman World
- Pompeii
- Barite
- Alunitin
- House of Thiasos
- Microscopy
- Arkeoloji
- Tarih
- Sanat
- Sanat Tarihi
- Antik
- Kültür
- Medeniyet
- Archaeology
- Archaeological
- History
- Art
- Art History
- Heritage
- Culture
- Civilization
- Haber
- Gündem
- Güncel
- Aktüel
Bilim İnsanları Bürokrasinin 4 Bin Yıl Öncesine Dayandığını Söylüyor
- Sümer
- Sümerler
- Yazı
- Kil
- Tablet
- Bürokrasi
- Tapınak
- Akad
- Girsu
- Irak
- Mezopotamya
- Sumer
- Sumerians
- Writing
- Clay
- Tablet
- Bureaucracy
- Temple
- Akkad
- Girsu
- Iraq
- Mesopotamia
- Arkeoloji
- Tarih
- Sanat
- Sanat Tarihi
- Antik
- Kültür
- Medeniyet
- Archaeology
- Archaeological
- History
- Art
- Art History
- Heritage
- Culture
- Civilization
- Haber
- Gündem
- Güncel
- Aktüel
- Arkeolojik Haber
- Archaeology Ne