33. Sayı - Küresel Ticaret

Günümüzden yaklaşık 4 binyıl önce insanoğlunun kurduğu bu ticaret ağı sayesinde dünya belki de hiç olmadığı kadar birbirine yakın ve iletişim halindeydi. Krallıklar arasında gerçekleşen üst düzey hediyeleşmeler ve mektuplaşmalar, tüccarlar ve yerel halklar arasındaki ilişki ve küresel de olsa yerel ve geleneksel üretimlerin yapılması, günümüze muhteşem eserlerle ulaşmış zengin bir dönem bıraktı.

Bu ayki sayımız, uygarlık tarihinde çok özel bir kesit oluşturan MÖ 2. bin ticareti üzerine. Günümüzden yaklaşık 4 binyıl önce Akdeniz’in etrafında yer alan büyük ve küçük devletlerin, kralların ve imparatorlukların kültürel, siyası ve ticari ilişkilerinin anlatıldığı bir dönem MÖ 2. bin. Bir yanda Mısır diğer yanda Anadolu ve Mezopotamya yer alırken denizci bir halk olan Minos-Miken, Akdeniz’in bir başka noktasında büyük bir ticaret ağının parçası olmuşlardı.

Tabi ki en önemli durak noktaları olan Kıbrıs ve Rodos adalarını da unutmamak gerekir. Kelimenin tam anlamıyla emperyal olmayan duygularla küresel bir ticaret ağının oluştuğu bu yüzyıllarda, uygarlık tarihinin en özel dönemlerinden biri yaşandı. Bir yerden bir yere ham madde götürüp getiren kervanlar, üretilmiş sanat eserleri ve hediyeler taşıyan ticaret gemileri ile hareketli ve karmaşık bir dönemdi. Örneğin Mısır kökenli birçok değerli obje, dünyanın herhangi bir ülkesinde ya da Minos üslubu seramikler Anadolu’nun herhangi bir kentinin pazarında satılabiliyordu. Anadolu ya da Kıbrıs kökenli ham maddeler ise işlenmek üzere yine bu ticaret ağı üzerinden üretim merkezlerine gönderiliyordu. Örneğin büyük bir atölye olarak görebileceğimiz Tell Aççana (Alalakh), Afrika’dan getirilen fildişi eserleri önemli sanat objelerine dönüştürerek bu piyasaya sokuyordu.

Bu ticaret ağının en önemli parçasını oluşturan Anadolu ise iki farklı dönemle MÖ 2. bine dâhil olmuştu. Birincisi MÖ 2. binin başlarında yerel krallıklar zamanında özellikle, bugün Kayseri sınırları içinde yer alan Kaneş, ticaret ağının çok önemli bir ayağını oluşturuyordu. Burada ana kentin yakınında kurulmuş bir ticaret pazar yerleşimi olan Karum, belki de bugün dünyanın hayal ettiği muhteşem bir enternasyonal kültüre sahipti. Dünyanın her yerinden gelen tüccarlar, farklı dillerde yine dünyanın herhangi bir köşesinden gelen ürünleri satmaya, almaya çalışıyorlardı. Bu dönem, Anadolu için büyük bir zenginlik ve bilgi kaynağı oldu. Çünkü yazı ilk kez bu dönemde Assurlu tüccarlar aracılığıyla Anadolu’ya geldi ve her şey o kadar güzel kaydedildi ki günümüze binlerce tablet ulaştı. İkinci dönem ise Hititlerin Anadolu’ya gelişleri ile başlayan merkezi bir iktidar dönemiydi. Karum yerle bir edilmiş ve ardından ticaret ağını kendi eline alan merkezi bir iktidar kurulmuştu, Hitit İmparatorluğu.

Hititler, MÖ 2. binyılın ilk çeyreğinden itibaren dünya ticaret ağına müdahale etmeye ve ondan yararlanmaya başlamıştı. Troya’dan Kıbrıs’a, Mısır’dan Miken dünyasına kadar söz ulaştıran, ticaret yapan bir imparatorluğa dönüşmüştü. Hitit kralları, Mısır firavunları ile dostane ilişkiler kurmuş, Mezopotamya’yı egemenliği altına almaya çalışmış ve Mikenlerle karmaşık bir ilişkiye girmişti. Nereden bakarsak bakalım “tarih tekerrürden ibarettir” denebilir. Tüm bu siyasi ve ticari ilişkiler ağı dönemsel farklılıklar gösterse de taşıdığı amaç her zaman aynı şekilde süregelmiş görünüyor. Bu nedenle bugünü anlamak belki günümüzden binlerce yıl öncesini anlamak adına çok önemli.

Günümüzden yaklaşık 4 binyıl önce insanoğlunun kurduğu bu ticaret ağı sayesinde dünya belki de hiç olmadığı kadar birbirine yakın ve iletişim halindeydi. Krallıklar arasında gerçekleşen üst düzey hediyeleşmeler ve mektuplaşmalar, tüccarlar ve yerel halklar arasındaki ilişki ve küresel de olsa yerel ve geleneksel üretimlerin yapılması, günümüze muhteşem eserlerle ulaşmış zengin bir dönem bıraktı. Anadolu, MÖ 2. bin kültürel zenginliği açısından dünyanın en özel coğrafyalarından biri, çünkü Akdeniz’de bu dönemde yürütülen ticaret günümüze birçok batıkla ulaştı. Bunlar arasında en zengin batık olduğu kabul edilen Uluburun, bugün uygarlık tarihini anlamak için bir şans oluşturdu.

EN ÇOK OKUNANLAR

Tarlada Yürüyüş Yapan Kadın 2150 Gümüş Sikke Buldu

Prag'ın güneydoğusundaki Kutnohorsk kentinde tarlada yürüyüş yapan bir kadın, çiftçilik faaliyetleri sırasında yüzeye çıkan birkaç gümüş sikkeye rastladı. Çek Cumhuriyeti'nde şimdiye kadar bulunan en büyük erken ortaçağ sikke istifini açığa çıkardığının farkında değildi.

SON İÇERİKLER