Karahantepe

Günümüzün iklim koşulları 12 bin yıl önce son buzul çağının bitmesiyle oluşmaya başlamıştır. Bu yeni koşullar Özellikle Anadolu’da daha önce hiç olmadığı kadar bereketli bir ortam sağlamıştır. Bunun sonucunda milyonlarca yıldır devam eden avcı toplayıcılığın yerini yavaş yavaş yerleşik yaşam almıştır. İlginçtir ki yakın zaman kadar ilk yerleşik toplumlarının ilkel ve zor koşullarda yaşadığı düşünülürdü. Ama artık onların oldukça gelişmiş ve karmaşık sosyal yapılara sahip olduklarını biliyoruz. Bunun en iyi örneklerinden biri Göbeklitepe’dir.

Ana kayaya oyulmuş falluslar ve bir erkek bireye ait başın bulunduğu dairesel alan. ©Necdet Akgöz, “Karahantepe/Şanlıurfa”

Göbeklitepe’de açığa çıkarılan kalıntılar bu insanların son derece örgütlü ve birbirleriyle güçlü bağları olduklarını göstermiştir. Şamanizim’i uygulayan toplumlarda sıkça görüldüğü gibi ortak bir hafızaya sahiplerdi, doğaya ve canlılara saygı duyarlardı. İlk yerleşik toplumlara ilişkin sorularla beraber Karahantepe’de yeni bir proje başladı.

Karahantepe, Tek Tek Dağları’nda yüksek bir tepenin üzerinde Şanlıurfa kent merkezine 50 km mesafede yer alıyor. Karahantepe, tıpkı Göbeklitepe gibi Harran Ovası çevresinde benzer özelliklere sahip olan yerleşimlerden biridir. Bu yerler birbirine yakın mesafedeydi ve açık havada birbirlerini görebiliyordu. Ayrıca tarih öncesindeki ortam bugün olduğu gibi kıraç değildi ve bölgede çok sayıda av hayvanı yaşardı. Bu yerleşimlerin en öne çıkan kalıntıları o bölgede zemine sabitlenen ve T şeklinde sütunlar içeren büyük, dairesel yapılardır.

Zemine sabitlenen ve T şeklinde sütunlar içeren, dairesel yapı. ©Necdet Akgöz, “Karahantepe/Şanlıurfa”

Bu anıtsal yapılar konut değildi. Özel amaçla inşa edildiler ve yüksek ihtimalle törenler için kullanıldılar. İnsanları sembolize eden dikilitaşların yüzeylerine çeşitli hayvan kabartmaları yapılmıştı. Bazıları ise mitolojik hikayeleri anlatan sahnelerle süslenmiş olabilir. Bu yapıların bir diğer özelliği ise işlevleri bittikten sonra gömülmüş olmalarıdır. Tüm bu uygulamalar Şanlıurfa bölgesine özgüdür ve bölgeyi Yakındoğu’daki diğer çağdaşı yerlerden ayırmaktadır. Karahantepe’de yüzeyde bulunan dikilitaş sayısı 250’nin üzerindedir. Her yapıda 12-14 dikilitaş olduğu düşünüldüğünde burada kazılmayı bekleyen onlarca yapı bulunmaktadır.

T şeklindek dikilitaşlar ve sekilerden oluşan büyük dairesel yapı. ©Necdet Akgöz, “Karahantepe/Şanlıurfa”

Karahantepe’deki çalışmaların ilk yılında ana kayanın içine oyulmuş yuvarlak yapılar bulundu. Bunlardan birinin içinde duvara paralel bir oturma sekisiyle karşılaştık. Sekinin yan tarafı hayvan betimlemeleriyle süslenmişti. Bir yılan ve tilki.

Ana kayaya oyulmuş dairesel alandaki seki üzerine, kazıma tekniği ile yapılmış yılan ve tilki figürleri. ©Necdet Akgöz, “Karahantepe/Şanlıurfa”

Ayrıca geçtiğimiz sezon stilize bir insan başı da açığa çıkarıldı. Tüm bu kalıntılardan da anlaşıldığı üzere tarih öncesi insanların sembolik dünyaları kültürlerine yansıyan ve yaşamlarını belirleyen temel bir özelliktir. Karahantepe’deki keşiflerle beraber sadece Göbeklitepe’den bildiğimiz bu toplumların hayatına biraz daha yaklaşıyoruz. Ancak Karahantepe, bölgenin o döneme has özelliklerini temsil etmesinin yanı sıra kendine has özelliklere de sahiptir.

Kazısı henüz tamamlanmamış, içerisinde T şeklinde dikilitaşların bulunduğu dairesel alan. ©Necdet Akgöz, “Karahantepe/Şanlıurfa”

Bu nedenle aynı bölgede çağdaş yerleşimlerde yapılan farklı çalışmalar bize süreci çok yönlü ve bütünsel bir şekilde anlama imkanı tanıyor. Urfa’daki Arkeoloji Müzesi ile beraber Göbeklitepe ve Karahantepe gibi tarik öncesi mekanları ziyaret ettiğinizde Neolitik toplumların etkileyici dünyası hakkında birkaç ayrıntı öğrenebilirsiniz.

Ayrıca Karahantepe, Tek Tek Dağları’nın tepesindeki etkileyici konumu ve iç ortamı ile bizi tarih öncesi insanların dünyasına yaklaştırıyor.

Kaynak: Prof. Dr. Necmi Karul (Karahantepe Kazı Başkanı)

 

EN ÇOK OKUNANLAR

Macaristan’da Zırhı, Silahları ve Atı İle Gömülmüş Avar Savaşçısı Bulundu

Déri Müzesi'nden arkeologlar, Macaristan'ın kuzeydoğusunda, Ebes yakınlarındaki bir Erken Avar mezarında eksiksiz bir lamel zırh seti ortaya çıkardılar. Bu eser 7. yüzyılın ilk yarısına tarihlenmektedir ve şimdiye kadar büyük ölçüde sağlam ve orijinal konumunda keşfedilen ikinci Panoniyen Avar lamel zırhıdır. İlki 2017 yılında Ebes'in sadece 16 kilometre güneyindeki Derecske'de bulunmuştu.

SON İÇERİKLER