- Anasayfa
- Güncel Kazılar
- Suluin Mağarası
Suluin Mağarası
BATI TOROSLARDA YENİ BİR MAĞARA YERLEŞİMi
Suluin Mağarası’ndaki arkeolojik dolguların kalınlığı 2 ile 2,5 metre arasında değişir. Kazılarda birbirinden farklı beş jeolojik seviye saptanmıştır. Dolguların tamamı Holosen Döneme ait olup, Pleistosen Döneme ait dolgularla karşılaşılmamıştır.
- Yazar : Harun TAŞKIRAN
- Tarih : 2020-06-01 00:12:14

Karain Mağarası’nın çevresinde yer alan mağaralardan biridir. Antalya’nın yaklaşık 32 metre kuzeybatısında, Döşemealtı ilçesine bağlı Yağca köyü sınırları içerisindedir. Mağara, Katran Dağı’nın doğuya doğru alçalan yamaçlarının ova ile birleştiği noktada yer alır. Karain Mağarası’nın 1 kilometre kuzeydoğusunda, Öküzini Mağarası’nın ise 125 metre kuzeybatısındadır. Deniz seviyesinden 320 metre yükseklikte bulunan mağara, önündeki ovadan ise 20 metre yüksekliktedir. Tek bir boşluktan oluşan mağaranın ağzı doğuya bakar ve dip kısmında turkuaz ve lacivert renklerin hâkim olduğu muazzam bir karstik tatlı su gölü bulunur. Mağaranın doğuya doğru uzanan tavan kısmı kuvvetli bir deprem sonucu çökmüş ve büyük kalker bloklar mağaranın zeminini büyük ölçüde kaplamışlardır. Mağara yörede Kırkgöz olarak adlandırılan çok sayıdaki su kaynaklarının hemen yakınında yer alır. Sık sık Fethiye’de bulunan Suluin Mağarası ile karıştırıldığından “Kırkgöz Suluin Mağarası” olarak isimlendirilmesi daha doğru olur.
Her ne kadar Suluin Mağarası I. Derece Arkeolojik ve Doğal Sit Alanı içinde kalan tescilli bir mağara olsa da, arkeolojik kazıların başlamasından önce, yeterli koruma önlemleri bulunmamaktaydı. Sıcak ve güneşli yaz günlerinde çevredeki keçi sürülerinin gölgelenmek üzere mağaraya girmeleri ve mağaranın dip kısmında bulunan gölün özellikle hafta sonlarında insanlar tarafından bir piknik alanı gibi kullanılması, arkeolojik dolguların sürekli tahrip edilmesine neden olmuştur. Defineciler tarafından yapılan kaçak kazılar da mağara dolgularının tahrip edilmesinin bir diğer nedenidir. İşte bu nedenlerle Suluin Mağarası’nda acil olarak bir kurtarma kazısı yapılması ve mağaranın etrafının kapatılarak koruma altına alınması yönündeki istemimiz, Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü tarafından olumlu karşılanmış ve mağarada arkeolojik kurtarma kazılarının yapılmasına karar verilmiştir.
Mağarada arkeolojik kazılar 2007-2009 yılları arasında Antalya Müze Müdürlüğü başkanlığında başlamıştır. Arkeolojik kazıların bilimsel sorumluluğunu alan Prof. Dr. Harun Taşkıran, daha sonra 2010 yılında Bakanlar Kurulu kararıyla kazı başkanlığını da üstlenmiştir.
Mağarada kazı çalışmalarına başlamak hiç de kolay olmamıştır. Zira yıllardır kendi kaderine terk edilmiş Suluin Mağarası’nın giriş (ön) ve iç kısmı kurumuş ve yıkılmış ağaçlar, dikenli çalı ve sarmaşıklarla kaplanmıştı. Bir kazı alanı oluşturulabilmesi için öncelikle bu ağaç, ot ve çalıların temizliği yapılmış ve mağaranın giriş kısmı temizlenerek mağaraya girilmesi kolaylaştırılmıştır. Daha sonra mağara tavanından depremlerle dökülerek mağaranın zeminini kaplayan kalker blokların kaldırılmasına başlanmıştır. Yüzeyde bulunan büyük kalker bloklar balyozlarla parçalanarak kaldırılmışlardır. Temizlik çalışmalarının yanı sıra mağaranın etrafının demir parmaklıklarla kapatılması ve en azından mağaraya hayvan sürülerinin girişinin önlenmesi için çalışmalara başlanmıştır. Bu amaçla mağaranın önü ve yanları demir doğrama ve parmaklıklarla kapatılarak koruma altına alınmıştır. Tüm bu çalışmalardan sonra mağarada kazı yapılacak bir alanın ortaya çıkarılması sağlanmıştır. Paleolitik bir kazı titizliğiyle yapılan çalışmalarda kazıdan çıkartılan toprağın tamamı, üç farklı elekte hem kuru hem de sulu elemeye tabi tutularak milimetrik buluntuların bile gözden kaçması engellenmiştir.
Suluin Mağarası’ndaki arkeolojik dolguların kalınlığı 2 ile 2,5 metre arasında değişir. Kazılarda birbirinden farklı beş jeolojik seviye saptanmıştır. Dolguların tamamı Holosen Döneme ait olup, Pleistosen Döneme ait dolgularla karşılaşılmamıştır. Yapılan kazılar ise oldukça ilginç sonuçlar vermiştir. 20. arkeolojik seviyeden itibaren yani yaklaşık yüzeyden 2 metre derinlikte arkeolojik buluntularda bir azalma hatta yok olma söz konusudur. Bu durum yapılan arkeo-jeofizik çalışmasıyla da kanıtlanmıştır. Jeofizik çalışması yaklaşık 2,5 metre derinlikte karşılaşılan büyük kaya bloklarının altında arkeolojik dolguların olup olmadığını anlamak için yapılmıştır. Yüzeyden 5,5 metre derinliğe kadar devam eden çalışmalarda herhangi bir kültür katı veya arkeolojik bulgu ile karşılaşılmamıştır. Ulaşılan bu derinlikte mağaranın doğal tabanıyla bağlantılı olduğu düşünülen büyük kaya bloklarıyla karşılaşıldığından, arkeolojik kazılara 2014 yılında son verilmesine karar verilmiştir.
Arkeolojik kazılara başlandığında yüzeyden itibaren görülen ve belirli bir düzen göstermeyen yoğun döküntü kalker taşların, 60 santimetreden sonra bazı mekânları çevreleyen duvarlar olduğu görülmüştür. Suluin’de “A”, “B” ve “C” olarak isimlendirilen üç mekân ortaya çıkarılmıştır. Bunlardan “B” mekânının tabanı çamur bir sıva ile kaplıdır. Karain ve çevresindeki mağaralar arasında tabakaları içinden ilk kez mimari kalıntılar veren Suluin Mağarası, bu özelliğiyle büyük bir öneme sahiptir. Söz konusu mekânlar içinde çok sayıda dal izli parçalar (topaklar) bulunmuştur. Bu dal izli parçalar, Suluin Mağarası’nda saptanan mekânların mimari özelliklerinin anlaşılmasına da katkıda bulunmuştur. Suluin Mağarası’ndaki mimari oldukça basittir. İki sıra taş temelli yapıların duvarları da taştan örülmüştür. Yapıların üzeri ise kalın ağaç mertek ve dallar ile kapatılmış ve üzeri kilden ağır düz bir dam (çatı) ile örtülmüştür. Yukarıda sözünü ettiğimiz üzerlerinde dal izleri olan kil topakların böylesi damlardan düştüğü anlaşılmaktadır.
Karain ve Suluin mağaralarının önündeki geniş tufa ovasında özellikle Neolitik, Kalkolitik ve İlk Tunç çağlarına ait höyük yerleşmeleri bulunmamaktadır. Bu nedenle söz konusu çağlara ait yerleşmelerin bu bölgede mağaralarda aranması gerektiğini yıllardır dile getirdik. Nitekim Suluin Mağarası Holosen Dönem mimari kalıntıları (taş duvarlar ve sıvalı tabanı olan mekânlar) ve arkeolojik buluntular bu görüşümüzü destekleyen en önemli kanıtlardır. Döşemealtı tufa ovasında görülmeyen höyük yerleşimleri, Çubuk Boğazı’nın hemen kuzeyinden itibaren görülmeye başlarlar. Bunlardan en yakını, Suluin Mağarası’ndan yürüyerek ulaşılabilecek günübirlik bir mesafede bulunan Bademağacı Höyük’tür. Bir diğeri ise Bucak ilçesinde yer alan Höyücek’tir. Gerek Bademağacı Höyük ve gerekse Höyücek yerleşmeleri sakinlerinden özellikle hayvancılıkla uğraşanlarının, belirli mevsimlerde geçici konaklamalar için Suluin Mağarası’na gelmiş olabilecekleri düşünülebilir ancak kesin değildir.
Suluin gibi Karain çevresindeki mağara yerleşimleriyle söz konusu höyük yerleşimleri arasındaki ilişkiler, mevsimlik göçler, sosyo-ekonomik ve ticari faaliyetler hakkında bağıntıları kurabileceğimiz tek yer şimdilik Suluin Mağarası’dır. Arkeolojik buluntuların, fauna ve flora kalıntılarının değerlendirilmesiyle bu iki bölge arasındaki benzerlik ya da farklılıklar daha ayrıntılı bir şekilde ortaya konulabilecektir. Bu nedenle Suluin Mağarası, avcı-toplayıcı ve konar-göçer toplulukların ilk üretimciliğe ve yerleşik hayata geçiş süreci ile Çubuk Boğazı’nın kuzeyinde kalan höyük yerleşmelerinin kökenine ilişkin verileri sağlayacak önemli bir mağara yerleşimi olarak görünmektedir.
Arkeolojik buluntular açısından Suluin Mağarası kazılarına bakıldığında çanak çömlek parçalarının ilk sırada yer aldıkları görülür. 2014 yılında bulunan bir adet boyalı parça hariç, çanak-çömlek örneklerinin tamamı monokromdur. Kalkolitik Çağda bölgede meydana gelen büyük bir deprem sonucunda mağara tavanının çökmesi ve çok büyük kalker blokların yerleşim yerinin üzerine göçmesi nedeniyle sağlam ve bütün durumda bir seramik örneğiyle karşılaşılmamıştır. Çanak çömlek parçaları Geç Neolitik-Erken Kalkolitik Dönemi işaret etmektedir. Seramik örneklerinin büyük bir çoğunluğu mutfak kaplarına aittir. Suluin’de ele geçen seramik örnekleriyle, Bademağacı ve Höyücek seramikleri arasında şimdilik bir bağlantı kurmak mümkün görünmemektedir. Bununla birlikte Suluin’de çok sayıda hayvan başı protomlu tutamak örnekleri olan parçalara da rastlanmıştır. Bu tür hayvan başı protomlu tutamak örnekleri Kuruçay Höyük ve Höyücek’ten bilinmektedir. Ancak Suluin örnekleri daha mükemmel bir işçilik gösterirler. Her ne kadar Suluin Mağarası’ndaki yerleşimin geçici ya da mevsimlik olabileceği mantıklı görünüyorsa da, hayvan başı protomlu kapların varlığı dikkate alındığında, Suluin Mağarası’nda sürekli bir yerleşimi tercih eden topluluk ya da ailelerin yaşayabilecekleri de düşünülmelidir. Çünkü bu tür kapların mevsimlik göçlerle buraya gelen göçebe toplumların yanlarında getireceği kaplardan olamayacağı açıktır.
Arkeolojik buluntular arasında diğer yoğun grubu ise, yontmataş malzeme oluşturur. Arkeolojik seviyelerin tamamında bol miktarda ele geçen yontmataş malzemenin yapımında kullanılan hammaddelerde farklılıklar görülür. Daha çok bölgenin yerel kayacı olan radyolarit yoğun olarak kullanılmışsa da, buraya ithal olarak obsidiyen ve kaliteli çakmaktaşları da gelmiştir.
İthal çakmaktaşı örnekleri (orak elemanları
Dilgi ve dilgicik çekirdekleri, mermi biçimli çekirdekler, düzeltili ve düzeltisiz yonga, dilgi ve dilgicikler, orak elemanları, yatay ok uçları, ön kazıyıcılar, deliciler, az sayıda ve farklı tiplerde mikrolitler, çentikli ve dişlemeliler, pièces esquillées ve ikili aletler çeşitli oranlarla endüstri içinde yer alırlar. Ele geçen teknolojik parçalardan yontma işleminin mağarada yapıldığı anlaşılmaktadır ancak bölgeye yabancı obsidiyen ve çakmaktaşı örnekler, çekirdekler ya da dilgi-dilgicik taşımalıklar şeklinde mağaraya ithal edilmiş olmalıdır. Henüz kaynak analiz çalışmaları tamamlanmayan ancak makroskobik olarak Orta Anadolu kökenli olabileceğini düşündüğümüz obsidiyenin, Suluin insanlarının hammadde temininde uzak mesafeli ticari ilişkilerinin boyutlarını yansıtması açısından önemli olduğunu söyleyebiliriz. Kazılarda ele geçen damga mühürler de böyle ticari ilişkilerin olduğuna dair kuvvetli kanıtları oluştururlar.
Suluin Mağarası yontmataş alet grubunun en karakteristik parçaları mikro boyutlardaki keski ağızlı yatay ok uçlarıdır. Görsel olarak çok dikkat çeken ve daha çok çakmaktaşı kısmen de obsidiyenden yapılmış olan keski ağızlı ok uçları gösterdikleri ince işçilikle hayranlık uyandıran parçalardır. Yaklaşık 200 örnekle temsil edilen bu ok uçları genelde dikdörtgen-yamuk formludurlar. İkizkenar üçgen formlu olanları da vardır. Söz konusu bu ok uçlarının tamamına yakın bir kısmı dilgi taşımalık üzerine yapılmışlardır. Ok ve yayın Suluin insanları tarafından çok tercih edilen bir silah olduğunun önemli bir kanıtını oluştururlar. Bu silahla avlanan hayvan türlerinin anlaşılması ancak faunaya yönelik çalışmaların tamamlanmasından sonra mümkün olabilecektir. Suluin Mağarası’nın yatay ok uçları bakımından bugün Anadolu ve Yakındoğu coğrafyasında en zengin koleksiyonuna sahip tek merkez olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.
Suluin Mağarası’nın kemik endüstrisi de oldukça zengin ve çeşitlidir. Kemik endüstri içinde incelenebilecek çok sayıda boynuz parçası da bulunmuştur. Bulunan ve üzerlerinde çeşitli kesim ya da düzenleme izleri taşıyan boynuz parçalarının bir kısmının alet sapı olarak şekillendirildiği aynı zamanda bazı sivri uçlu boynuz parçalarının yontmataş işçiliğinde vurgaç olarak kullanılmış oldukları anlaşılır.
Kemik buluntular arasında ilk sırada kemiklerin epifiz ve diyafiz parçalarından şekillendirilmiş çeşitli tip ve uzunluklarda bızlar yer alır. Bunlar arasında üzeri çavuş motifi kazıma bezekli olan kemik bız oldukça ilginçtir. Ayrıca kırık bızlar, bız ve iğne uçları, kaşık ve spatül gibi işlenmiş parçalar da yer alır. Bu kemik buluntulardan bazılarında kuvvetli yanık izleri görülür. Bu durum ateşin teknik kullanımıyla ilgili görünmektedir. Kemikten yapılmış boncuk ve yüzüklere de rastlanmıştır.
Diğer buluntular arasında süslenme faaliyetleriyle ilgili çeşitli taş, deniz kabukları ve dentaliumdan yapılmış boncuk taneleri oldukça yoğun bir biçimde ele geçmektedir. Söz konusu boncuklar boyut olarak farklılık, tip olarak da çeşitlilik gösterirler. Boyu birkaç milimetrelik olanların yanı sıra 2-3 santimetrelik olan boncuklar da vardır. Bir mezar grubunda olduğu gibi diziler halinde değil dağınık taneler şeklinde ele geçmişlerdir. Süslenme objeleri arasında delinmiş geyik ve etçil dişleri ile kolye uçları da yer alır.
Hemen hemen tüm arkeolojik seviyelerde karşılaşılmış olan sürtmetaş örnekler arasında ise ezgi ve öğütme taşları, havanelleri, perdah aletleri, cilalı baltalar ve keskiler bulunur. Ayrıca bızların, iğnelerin ve ok şaftlarının perdahlanması için kullanılan oluklu taşların çok sayıda örneğine Suluin’de her kazı sezonunda rastlanmıştır.
Bız-iğne
Suluin Mağarası’nın yaklaşık 2 metrelik arkeolojik dolgusunda her 50 santimetrede bir C14 yaşlandırması yapılmıştır. Elde edilen dört adet C14 yaşı MÖ 6000-5870, MÖ 5995-5810, MÖ 5990-5810 ve MÖ 5930-5770 (kalibre edilmiş) tarihlerini vermiştir. Söz konusu C14 tarihleri MÖ 6. bini yani geç Neolitik Dönemi işaret etmektedir. Bununla birlikte Suluin Mağarası’ndan elde edilen arkeolojik verilerle Geç Neolitik geleneklerin sürdürüldüğü bir Kalkolitik yaşamdan ve yaklaşık 150-200 yıllık bir süreçten söz etmek olanaklı görünür.
Sonuç olarak Suluin Mağarası arkeolojik kazıları bize, Batı Toroslar’daki mağaraların sadece avcı-toplayıcı topluluklar tarafından değil aynı zamanda yerleşik hayatı benimsemiş Neolitik, Kalkolitik ve İlk Tunç Çağı insanları tarafından da iskân edildiğini net bir şekilde gösterir. Mağaralardaki yerleşimler sürekli olabileceği gibi, nomadik yaşamın bir gereği olarak mevsimsel de olabilir. Bu bakımdan Bademağacı, Höyücek, Kuruçay ve Hacılar gibi Göller Bölgesi höyük yerleşimlerinin Akdeniz Bölgesi ile olan sosyo-ekonomik ve ticari ilişkilerinin tanımlanmasında ve bir takım problemlerin aydınlatılmasında Suluin Mağarası yerleşiminin önemli bir rol oynadığı gerçeği unutulmamalıdır.
2014 yılında arkeolojik kazıların tamamlandığı Suluin Mağarası’nda tüm sonuçları içeren bir monografinin en kısa sürede hazırlanması çalışmalarına başlanmıştır.
EN ÇOK OKUNANLAR
Altınlarla Donatılmış Trakyalı Savaşçı Mezarı Bulundu
Arkeologlardan oluşan bir ekip, Bulgaristan'ın Topolovgrad kenti yakınlarındaki Kapitan Petko Voyvoda köyünde çok heyecan verici bir keşifte bulunarak, Trakyalı bir savaşçının mezarını ve altından oluşan pek çok eseri ortaya çıkardı.
- Trakyalı
- Trak
- Savaşçı
- Süvari
- Mezar
- Altın
- Yüzük
- Hançer
- Zırh
- Hazine
- At
- Bulgaristan
- Thracian
- Thracian
- Warrior
- Cavalry
- Tomb
- Gold
- Ring
- Dagger
- Armour
- Treasure
- Horse
- Bulgaria
- Arkeoloji
- Tarih
- Sanat
- Sanat Tarihi
- Antik
- Kültür
- Medeniyet
- Archaeology
- Archaeological
- History
- Art
- Art History
- Heritage
- Culture
- Civilization
- Haber
- Gündem
- Güncel
- Aktüel
- Arkeolojik Haber
- Archa
Tarlada Yürüyüş Yapan Kadın 2150 Gümüş Sikke Buldu
Prag'ın güneydoğusundaki Kutnohorsk kentinde tarlada yürüyüş yapan bir kadın, çiftçilik faaliyetleri sırasında yüzeye çıkan birkaç gümüş sikkeye rastladı. Çek Cumhuriyeti'nde şimdiye kadar bulunan en büyük erken ortaçağ sikke istifini açığa çıkardığının farkında değildi.
SON İÇERİKLER
Roma Süvari Birliğine Ait At Mezarlığı Bulundu
- Süvari
- Romalı
- Asker
- At
- Binici
- Mezar
- İskelet
- Arkeozooloji
- İzotopik
- Antropoloji
- Zooloji
- Almanya
- Cavalry
- Roman
- Soldier
- Horse
- Rider
- Grave
- Skeleton
- Archaeozoology
- Isotopic
- Anthropology
- Zoology
- Germany
- Arkeoloji
- Tarih
- Sanat
- Sanat Tarihi
- Antik
- Kültür
- Medeniyet
- Archaeology
- Archaeological
- History
- Art
- Art History
- Heritage
- Culture
- Civilization
- Haber
- Gündem
- Güncel
- Akt
4 Bin Yıllık Kil Tabletlerde Günümüzde Kullanılan Kelimeler Tespit Edildi
- Kültepe
- Kaniş
- Karum
- Assur
- Tablet
- Yazı
- Çivi Yazısı
- Assurca
- Türkçe
- Kelime
- Kayseri
- Türkiye
- Turkey
- Anadolu
- Arkeoloji
- Tarih
- Sanat
- Sanat Tarihi
- Antik
- Kültür
- Medeniyet
- Archaeology
- Archaeological
- History
- Art
- Art History
- Heritage
- Culture
- Civilization
- Haber
- Gündem
- Güncel
- Aktüel
- Arkeolojik Haber
- Archaeology News
- Ancient
- World Archaeology
Roma Gladyatörlerinin Aslanlarla Dövüştüğüne Dair İlk Kanıt Britanya'da Keşfedildi
- Gladyatör
- Aslan
- Hayvan
- Savaşçı
- Dövüş
- Dövüşçü
- Kolezyum
- Arena
- Kemik
- Analiz
- İngiltere
- Britanya
- Roma Dönemi
- Gladiator
- Lion
- Animal
- Warrior
- Fighting
- Fighter
- Colosseum
- Arena
- Bone
- Analysis
- England
- Britain
- Roman Period
- Arkeoloji
- Tarih
- Sanat
- Sanat Tarihi
- Antik
- Kültür
- Medeniyet
- Archaeology
- Archaeological
- History
- Art
- Art History
- Heritage
- Culture
- Civilization
- Haber
- Gün