150 Bin Yıl Önce Ayakkabı Giyildiğine Dair Kanıtlar Bulundu

Atalarımız ilk kez ne zaman ve nerede ayakkabı giydi? Cevap için ayakkabıların fiziksel kanıtlarına bakamayız, çünkü yapıldıkları bozulabilir organik malzemelerin günümüze ulaşma olasılığı zordur.

Güney Afrika'daki Garden Route Ulusal Parkı'nda olası ayakkabılı hominin izleri. ©Charles Helm

Son teknoloji araçlar ve analizlerle, fosil izlerinin ve kalıntılarının incelenmesi, ayakkabılı, yani bir tür ayak örtüsü giyen insanlar tarafından yapılmış ayak izlerinin açık kanıtlarını aramak bu çözülmemiş soruyu yanıtlamaya yardımcı olabilir.

Ancak Güney Afrika'daki Cape güney sahili iknoloji projesinden araştırma ekibinin yakın zamanda bildirdiği gibi, bu basit bir çaba değildir. Geçtiğimiz 15 yıl boyunca Cape sahili boyunca 350'den fazla omurgalı izi tespit edildi. Bunlar arasında, ayak parmak izlerinden de anlaşılacağı üzere, çıplak ayakla yürüdüğü ya da koştuğu belli olan insanlar tarafından yapılmış çok sayıda iz de bulunmaktadır.

Fakat aynı zamanda, iyi korunmuş gibi görünen ve ayak parmak izi içermeyen benzer izler de fark edilmiştir. İnsanların ilk kez ne zaman ayakkabı giydiğine dair çok az araştırma yapıldığını fark ederek, daha fazla araştırma yapmaya kararı alındı.

Bunu yapmak için, atalarımızın ne zaman ve nerede dikiş dikmek için kullanılabilecek kemik aletler üretebilecek teknolojiye sahip oldukları gibi insanoğlunun teknolojik gelişimindeki kilometre taşları hakkındaki bilgilerimizi kullanarak dünyanın çeşitli yerlerinden ilgili araştırmalar incelendi.

Paleolitik dönem, kemik iğne ile dikiş diken kadın rekonstrüksiyonu.

Ayrıca antik hominin izlerinin rapor edildiği alanlar da değerlendirildi. Bu, gezegende erken ayakkabılı homininlerin ayak izi kanıtlarını aramak için iki ana yer olduğunu ortaya çıkardı: Batı Avrupa ve Güney Afrika'nın Cape kıyısı. Bulunan iz alanlarının çoğu yaklaşık 70 bin yıl ile 150 bin yıl arasında, dolayısıyla odaklanılan zaman dilimi de bu.

Yakın zamanda Ichnos dergisinde yayınlanan çalışma, Cape güney sahilinde ayakkabılı insanlar tarafından yapılmış olabilecek en az üç iz alanı olduğunu göstermektedir (dördüncü bir alanın kalitesi ne yazık ki hızla bozulmuş ve denize çökmüştür). Ayakkabılı iz yapıcılara atfedilen alanların küresel kaydı seyrektir. Şimdiye kadar, 30 bin yıldan daha eski sadece dört alan varsayılmıştır ve bunların hepsi batı Avrupa'dadır, bir Neandertal alanı da dahil.

Kanıtlar kesin olmasa da keşifler heyecan verici. Güney Afrika'nın, insanın bilişsel ve pratik yeteneklerinin çok uzun zaman önce geliştiği bir bölge olduğu fikrini destekliyorlar.

Batı Avrupa'daki olası ayakkabılı insan izleri üzerine yayınlanmış çalışmaları göz önünde bulunduruldu ve Cape kıyılarında benzer alanlar arandı. Bugün, atalarımızın üzerinde yürüdüğü antik kumul yüzeyleri çimentolanmış ve aeolianitler olarak korunmuştur. Daha önce bu kıyı şeridi boyunca çıplak ayaklı Homo sapiens atalarımızın izlerini rapor etmiştik ve şimdi hominin kökenli olduğu anlaşılan ve keskin hatlara sahip olan, ancak ayak izlerine dair hiçbir kanıt içermeyen üç bölgeye odaklanıldı.

Ardından, Kalahari çölünün kumlarında yerli San halkı tarafından kullanılan sandaletler hakkındaki bilgilerden yararlanarak antik ayakkabıların neye benziyor olabileceği konusunda fikir edinildi. Müze örneklerini, San kaya sanatı kayıtlarındaki ayakkabı tasvirlerini ve günümüze ulaşan en eski ayakkabı örneklerini incelendi.

San halkına ait, geyik derisinden yapılmış sandalet. ©Future Footwear Foundation

Çeşitli türlerde ayakkabılar üretildi ve bunları Cape güney sahilinin plajlarında ve kumullarında izler oluşturmak için kullanıldı; sonra da bu izler analiz edildi.

Bu deneylerden, nemli, orta derecede yumuşak ancak yine de yapışkan kum üzerinde yapılan izlerle açık, sert bir taban tasarımının, üç fosil iz alanındaki bulgulara en iyi şekilde uyduğu anlaşılmıştır.

San halkına ait, geyik derisinden yapılmış sandalet. ©Future Footwear Foundation

Genellikle hominin izlerini tanımlamak için ayak parmak izlerinin varlığı ve hizalanması çok önemli bir faktördür. Açıkçası, bu tür özelliklerin ayakkabı kullanan atasal insanların izlerinde bulunması pek olası değildir. Ayakkabılı homininlere işaret eden bulguların, kötü koruma veya erozyondan kaynaklanmadığından ya da izlerin yalınayak insanlar tarafından yumuşak kumda yapıldığından değil, gerçek olduğundan emin olunması gerekir.

Bu nedenle, net iz kenarları üç alanda da önemli bir özellik haline gelmiştir. İzler yaklaşık olarak hominin ayak izi taslağına sahip olmalıydı. Kayış bağlantı noktaları, eğer izlerde iz bırakmışlarsa, hoş bir sürpriz oluşturuyordu.

Güney Afrika'daki Goukamma'da olası antik ayak izleri. ©Charles Helm

Bu noktada üç alanın hiçbiri tarihlendirilmemiştir, ancak yakınlardaki tarihlendirilmiş alanların yaşları yaklaşık 70 bin yıl ile 130 bin yıl arasında değişmektedir.

Eldeki kanıtlar düşündürücü olmakla birlikte, henüz kesin olduğu netleşmemiştir. İdeal olarak, iyi korunmuş olmalarının yanı sıra, detaylı analizlere olanak tanıyacak uzun iz yolları içeren başka alanlar aranmakta.

Bu araştırmadan çıkan bariz bir soru, atalarımızın o zamana kadar yalınayak hayatta kalmışken neden ayakkabı üretmeyi tercih ettikleridir.

Belki de kemik aletlerle karmaşık giysiler yaratma becerisini geliştirdikten sonra ayakkabılar da mantıklı bir eklenti olabilirdi. Bugün Cape kıyılarında yiyecek aramaya çalışan herkes, bazı kayaların ne kadar keskin olduğunu ve ayakkabı giyilmediği takdirde ne kadar kolay yaralanabileceğini bilir. Yaklaşık 130 bin yıl önce, enfekte olmuş bir kesik pekâlâ ölümle sonuçlanabilirdi.

Aşırı sıcak ve soğuktan korunma da teşvik edici olmuş olabilir ve ayakkabı kullanımı başlangıçta ara sıra veya aralıklı olarak gerçekleşmiş olabilir.

Charles Helm, Research Associate, African Centre for Coastal Palaeoscience, Nelson Mandela University

Kaynak: Ancient pages

EN ÇOK OKUNANLAR

Tarlada Yürüyüş Yapan Kadın 2150 Gümüş Sikke Buldu

Prag'ın güneydoğusundaki Kutnohorsk kentinde tarlada yürüyüş yapan bir kadın, çiftçilik faaliyetleri sırasında yüzeye çıkan birkaç gümüş sikkeye rastladı. Çek Cumhuriyeti'nde şimdiye kadar bulunan en büyük erken ortaçağ sikke istifini açığa çıkardığının farkında değildi.

SON İÇERİKLER