Roma Döneminde Komana: Kutsal Merkez

Komana Tanrıça Ma’ya adanmış bir kült merkezidir. Her ne kadar yazılı kaynaklarda tam lokasyonu belirtilmese de arkeolojik araştırmalar Komana’nın Tokat’ın 9 kilometre kuzeydoğusunda bugünkü Niksar karayolu üzerinde ve hemen Yeşilırmak’ın kıyısında bulunduğunu göstermiştir. Bazı kaynaklara göre kültün ana merkezi Kappadokia bölgesindeki diğer Komana’dır ancak her iki tapınak merkezinde de benzer ritüeller ve idari yapıdan bahsedilmektedir.

Tanrıça Ma’nın kökeni ile ilgili çeşitli görüşler bulunmaktadır. Ma’nın kelime anlamı anne olmasına karşın, özellikleri onu savaşçı bir tanrıça olarak tanımlar. Epitetleri arasında aniketos yani “yenilmez” ve he nikephoros yani “zafer getiren” bulunur ki tanrıça sikkeler üzerindeki tasvirlerinde de kalkan ve topuz ile betimlenmiştir. Strabon Ma’yı Enyo ile, Plutarkhos ise Semele ve Athena ile bağdaştırır. Efsaneye göre İphigenia ve Orestes’in, Artemis Tauropoulos’un kültünü Scythia’dan Anadolu’ya getirirken Komana’da saçlarını tanrıçaya bağışlamış olmaları kültün aynı zamanda her iki cinsin de yetişkinliğe geçişi ile ilişkilendirilmesine sebep olmaktadır.

Hellenistik Dönemde her iki Komana’da da kült merkezinin yönetiminde bir rahip görev almaktaydı. Bu rahip aynı zamanda krallıkta kraldan sonra en yetkin ikinci kişi idi. Pontos Komana’sında rahip görevini kralın yakın bir dostu (philoi) yürütmekteydi. Bu durum kralın kült merkezinin içişlerine dahlini ve dolayısıyla Komana’nın yarı-özerk bir statüye sahip olduğunu göstermektedir.

HAMAMTEPE GENEL GÖRÜNÜM

Hamamtepe genel görünüm

Strabon Coğrafya adlı eserinde Komana’yı detaylı bir şekilde anlatmaktadır. Komana’da 6000 tapınak hizmetkarının bulunduğundan bahseder. Bu hizmetkarların tam olarak görev tanımlarını kaynaklardan anlamak mümkün olmamakla birlikte, bu kişilerin kendilerini ve hizmetlerini tapınağa adamış ve karşılığında dokunulmazlık kazanmış çiftçiler olduklarını önerebiliriz. Kadın hizmetkarların da yine tapınak için çalıştıklarından bahsedilmektedir. En azından Roma Dönemine kadar Komana’nın nüfusunu bu hizmetkarların ve belki de ailelerinin oluşturduğu söylenebilir, ancak bu hizmetkarların yaşam alanları, medeni halleri gibi bilgiler henüz elimizde yok. Bu sebeple Komana’da nüfus tahmininde bulunmak son derece zordur.

Yine Strabon’a göre tapınakta yılda iki kere festival düzenlenir ve tanrıçanın heykeli exodus adı verilen geçit töreni ile kült merkezinde yer değiştirir. Bu festivaller sırasında kült merkezi bir ticaret merkezine dönüşür (emporion) ve çevre bölgelerden tüccarlar Komana’ya akın ederler. Bu özelliği ile Yeşilırmak kenarındaki Komana hem kutsal bir ziyaret merkezi hem de Anadolu’nun dört bir yanından ve özellikle de Armenia’dan gelen tüccarlara durak noktası olmuştur. Verimli topraklarından elde ettiği zenginlikleri ve tüccarlara sunduğu hizmetlerle ünlenmiş, Strabon tarafından Yunanistan’daki kutsal merkez Korint ile karşılaştırılmıştır. Komana aynı zamanda Hellenistik dönem kralları Mithridatlar için de önemli bir prestij merkezi olmuştur. Saygın bir Hellenistik Dönem kralının sahip olması gereken özelliklerden birisi eusebeia yani ‘tanrıya saygı’dır. Pontus bölgesinin geçmişi çok eski zamanlara dayanan tapınım merkezlerinden biri olan Komana’nın Mithridatlar tarafından benimsenmesi kralların da halklar tarafından kabulü ve saygınlık kazanması açısından son derece önemli bir araç olmuştur.

komana genel

Komana genel görünüm

Komana’nın Hellenistik Dönemde sahip olduğu yarı-özerk statüyü Roma döneminde de sürdürmüş olduğu söylenebilir. Romalılar Ma’yı Bellona ve daha sonra Virtus ile bağdaştırmış, özellikle de kültün egzotik özelliklerini (trans hali, kehanet vb.) çekici bulmuşlardır. 

 

Roma Döneminde Pontos ve Komana

Hellenistik Dönemin sonunda, Pontos Bölgesi Mithridat kralları ile Roma arasında önemli ve kıyasıya bir mücadeleye şahit olmuştur. Anadolu’nun içlerine ilerlemek isteyen Roma karşısında VI. Mithridates’i bulmuş, ve MÖ  88’de VI. Mithridates’in güney Asia’nın büyük bölümünü ele geçirmesi ile başlayan ve MÖ  63 yılında kralın ölümü ile sonlanan bir mücadele yaşanmıştır. MÖ  66’da Manlius yasası Pompeius’a doğunun hakimiyetini vermiş ve Pompeius Roma eyalet sistemine göre Pontos’u tekrar organize etmiştir. Pompeius’un MÖ  64 yılında duyurduğu yeni bölümlenmeye göre, Pontos batıda Bithynia’dan Pharnakeia’ya ve güneyde de Kappadokia önlerine kadar yeni bir eyalet haline getirilmiş ve Bithynia’ya bağlanmıştır. Pontos’un iç bölgeleri Galatlı tetrark Deiotaros’a devredilmiştir. Paphlagonia ise Pontos’a bağlanmıştır. MÖ  48 yılında Asia’nın hakimiyeti Iulius Caesar’a geçmiştir. Roma tarihinin önemli olaylarından bir tanesi bu tarihte Pontos’ta meydana gelmiştir. Iulius Caesar Mısır’dayken Eupator’un oğlu Pharnakes’in kuzey Anadolu’da sürdürdüğü istilaları durdurmak için Pontos’a çağrılmıştır. Altı ay sonra Iulius Caesar Pontos’a ulaştığında Pharnakes barış için hazırdır ancak Iulius Caesar savaşmaya kararlıdır. Zela yakınlarında yapılan savaşta Iulius Caesar galip gelir ve o ünlü cümle zafer geçitlerinde tabelaları süsler “Geldim, gördüm, yendim”. Roma idaresinde Pontos Bölgesi'nde birçok yeniden düzenleme yapılmıştır. Bu düzenlemeler içerisinde Komana bağımsız bir rahiplik olarak varlığını önce Kleon Gordiukome daha sonra da Dyteutus yönetiminde devam etmiştir. Komana gibi Zela da tapınak kenti olarak işlevine devam etmiştir.

Arşitrav, Tokat Arkeoloji Müzesi

Pontos bölgesinde kentleşme ile desteklenen gelişme Traian döneminde yol yapımı ile devam etmiştir. 110’da Traian idari ve ekonomik reformlar yapılması gerektiğini düşündüğü Bithynia/Pontos kontrolünü senatonun kendisine vermesini sağlamıştır.

Komana’nın alanı Roma dönemi boyunca genişlemiştir. Pompeius Komana’yı prensliğe dönüştürdükten sonra topraklarına iki schoeni veya 60 stades yani yaklaşık 4 km çapında bir alan eklemiştir. Iulius Caesar veya Antonius Komana rahiplerine dört schoeni kadar toprak daha vermiş olmalıdır. Bu yeni topraklar doğuya, güneye ve batıya, yani Zelitis ve Megalopolitis’e karşılık gelen bölgeye eklenmiştir. Kuzeyde ve yakında bulunan iki büyük kent Magnopolis ve Neokaesareia kentin kuzeye doğru büyümesini sınırlamış olmalıdırlar. Octavius döneminde Komana’nın alanı bölgedeki civitatesler kadar büyümüştür. Komana MÖ  34/35’de Pontos Galaticus’a eklendiğinde, Magnopolitis’de Komana’ya dahil olmuştur. Komana toprakları imparator Maurice Tiberius (MS  582-602) zamanında imparatorluk topraklarına eklenmiştir.

Pontos krallığı dağıldıktan sonra Komana Pompeius tarafından prenslik yapılmış ve başına Archelaus getirilmiştir. Archelaus’u oğlu izlemiş ancak o da Iulius Caesar tarafından MÖ  47’de görevden alınmıştır. Komana rahipliğine Kappadokia kökenli Bithynia’lı Lycomedes gelmiştir. Octavius tarafından sırasıyla Medeius, Kleon ve Dyteutus Komana rahipliğine getirilmişlerdir. Komana’nın ilhakı bu rahiplerden sonuncusunun ölümüne rastlar. Bu dönemde tapınak hala aktif olduğu halde, rahipler eski önemlerini yitirmişlerdir. Titus döneminde, ve belki de daha da önceden, kent hem Hierocaesareia hem de Komana olarak anılmaya başlanmıştır. Komana’daki tapınağın önemini yitirmesinde Hristiyanlığın yayılması önemli rol oynamış olmalıdır. Çevresindeki topraklar küçük ama daha merkezi pozisyondaki Daximon’a verilmiştir.

Sikkeler üzerinde Ma’nın tasviri Caligula zamanında başlamıştır. Tapınağın mimarisi hakkındaki bilgilerimiz de yine Caracalla, Septimius Severus ve daha sonraları Traian sikkelerindeki tasvirlerden gelmektedir. Sikkelerdeki tasvir tapınağın tertrastil olduğunu önermektedir.

 

Komana’da Arkeolojik Araştırmalar

Komana’nın Roma dönemi bölgede daha önce tespit edilmiş yazıtlar ve 2009 yılından bu yana Komana/Hamamtepe höyüğünde sürdürülen kazılarda elde edilen veriler ile aydınlatılmaya başlamıştır. Komana antik kentinin yerinin şu anki Gümenek (Kılıçlı köyü) olduğuna dair ilk bilgiler bölgeyi ziyaret eden gezginlerden gelmektedir. J.A Cramer, 1830’larda yaptığı gezisinde Gümenek’in Komana olduğunu mimari kalıntıları anlatarak önermiştir. Sonrasında W.J. Hamilton (1842), burada bir çok mermer arşitrav ve friz parçasından ve Roma Dönemine ait bir köprüden sözetmektedir. Bahsedilen arşitrav parçaları şu anda Tokat Müzesinde bulunmaktadır ve Komana kentinin ismi bu arşitrav parçalarında ‘kutsal şehir Komana’ olarak geçmektedir. Hamilton’ın ifade ettiği Roma Dönemi köprüsü de bugün Devlet Su İşleri’nin regulatörünün temelini oluşturmaktadır. Bu köprüde devşirme olarak kullanılmış iki adet yazıtta Komana kentinin ismi Hierokaisareia ünvanı ile birlikte kullanılmıştır.

Hamamtepe tüm kazı alanı

Hamamtepe tüm kazı alanı

Kazıların yoğunlaştığı Hamamtepe höyüğünde çok katmanlı bir yerleşim izlenmektedir. Bugüne kadar Osmanlı döneminden Geç Kalkolitik Çağa uzanan geniş bir kronolojik yelpazede veriler elde edilmiştir. Komana’nın merkezinde yer alan Hamamtepe höyüğünün yerleşim tarihinde önemli bir yeri bulunmaktadır. Kazılar sonucu höyükte en geçten en erkene yerleşim evreleri şu şekildedir:

  1. Osmanlı Dönemi köyü (17-18 yüzyıl)
  2. Danişmend/Selçuklu Dönemi sur içerisinde üretim merkezi (12-14. Yüzyıl)
  3. Orta Bizans Dönemi mezarlığı ve şapeller (11-12. Yüzyıl)
  4. Erken Bizans surlu kale yerleşimi (7-8. Yüzyıl)
  5. Roma Dönemi yerleşimi (2-3. Yüzyıl)
  6. Geç Demir Çağı-Hellenistik Dönem yerleşimi (MÖ 5-2. Yüzyıl)
  7. Geç Kalkolitik Dönem-Erken Tunç Çağı

 

Komana’da Kentleşme ve Romanizasyon

Komana gibi sıradışı bir merkezin Roma dönemindeki değişim süreci dikkate değerdir. Asia eyaletinde Romanizasyon, kentlerin Hellen kimliklerinden vazgeçmeksizin Roma’ya özgü çeşitli özellikleri (mimari, hukusal, yapım teknikleri vb.) benimsemesi şeklinde algılanırken, bu sürecin Anadolu’nun kalbinde yer alan, güçlü bir yerel kimliğe sahip olan ve etrafındaki kentler kısmen Hellenleşirken bile bu kimliği korumayı başarmış bir yerleşim için bu süreç farklı yorumlanmalıdır. Roma bölgeyi ele geçirdikten hemen sonra Komana’nın idari yapısını değiştirmemiş, yukarıda da bahsedildiği gibi sınırlarını genişleterek bağımsız bir alan gibi kabul etmiştir. Bölge sürekli yeniden organizasyon adı altında bölümlenirken Komana bunun dışarısında bırakılmıştır. Bunun başlıca sebebi Komana’nın bir kült merkezi olmasıdır. Öte yandan Mithridatlar idaresindeki Pontos bölgesinin özellikle iç kesimlerinin Hellen kent kültürünü tamamıyla benimsemiş olduğunu önermek te pek mümkün değildir. Aynı şekilde hem iç bölgelerde hem de Komana’da nüfus yerel halklardan oluşuyor olmalıdır ki bu da Romanizasyon sürecinin farklı işlemesine sebep olmuştur. Marek Komana’nın MÖ 34/35’de polis statüsüne geçtiğini önermektedir. Bu statü değişikliğinin ipuçları ancak MS 2. yüzyıldan itibaren gelmektedir.

         

Eurgetes heykeli gövdesi

Bu ipuçlarından en önemlisi 2015 yılında kazılarda sur duvarının içerisinde bulunan bir heykel gövdesidir. Heykel korunduğu kadarı ile 82 santimetre boyunda, 65 santimetre eninde ve 40 santimetre kalınlığında bir parçadır. Boyutları heykelin bütün halde insan ölçülerinden bir parça daha büyük olduğunu önermektedir. Tüm yüzeylerindeki kaliteli işçiliğe bakılacak olursa heykel desteksiz olarak tasarlanmıştır. Heykelin başı ve sol kolunun alt yarısı ayrıca yapılmış olmalıdır ve kayıptır. Tasvir edilen erkek Yunan stili kiton üzerine himation giymektedir. Himation belinden dolanarak sol koluna uzanmakta ve boyun ve göğsünde zengin kıvrımlar bırakarak sırtın sol tarafından aşağıya salınmaktadır. Himation göğsünün sağ tarafında bir iğne ile tuturulmuştur. Sırtın alt kısmındaki detaylar heykelin orjinalinde de bacaklarının olmadığını önerebilir. Genel özellikleri heykelin, Doğulu bir aristokratı, bir baniyi onurlandırmak için yapılmış olması gerektiğini göstermektedir. Bu bani Yunan himationu içerisinde tasvir edilmekte ve olasılıkla kente yaptığı bağışlar da bir yazıt ile heykele eşlik etmektedir. Ancak heykelin yazıtı ne yazık ki bulunamamıştır. Heykel sınırlı stil özellikleri ile değerlendirildiğinde MS  2. yüzyıla tarihlenebilir. 

  yüzükkaşı

Yüzük kaşı

Heykelin Komana’nın kentleşme hikayesindeki önemi büyüktür. R.R.R. Smith (1998)’e göre kent bağlamında bulunan onursal heykeller “yerel politikaların ve aristokratlar arası rekabetin” önemli temsilcileridir. Dolayısıyla hem kentleşmenin hem de Romalılaşmanın göstergelerinden biri olarak algılanabilirler. Euergetism’in, yani kent için kamusal alanlarda yapılan yardımlar veya hayırların kökeni Hellenistik döneme dayanır ancak banilik Roma döneminde ve özellikle de eyaletlerde kent yaşamının ayrılmaz bir parçası haline gelmiştir. Kentli aristokratlar adeta bağış yarışına girerek ideolojik ve politik güç sağlamayı hedeflemişlerdir. Yapılan bağışlar karşılığında ise kentler banileri heykellerle onurlandırmışlardır. Bu durumda Komana’da bulunan heykel de tam olarak Komana’nın 2. yüzyılda, Roma yaşam biçimlerine aşina aristokrat yönetici sınıfı ile, polis statüsünde bir kent olduğunu göstermektedir. Banilik, vatandaşlık olgusunun, Roma döneminde yeniden önem kazanan kentli kimliğinin ve siyasi güç odaklı sosyal hierarşinin önemli bir göstergesidir ve kamu ile elit arasındaki bu alışveriş kent bağlamı gerektirir.

 Arşitrav parçası, Tokat Arkeoloji Müzesi

Arşitrav parçası, Tokat Arkeoloji Müzesi

Komana’da kent yaşamının güçlenmesine dair ikinci ipucu kazılarda devşirme olarak bulunmuş bir yazıttır. Bu yazıtta bir çeşit gladyatör olan provocator Euprepes’in başarıları onanmaktadır. Yazıt 2-3. Yüzyıla tarihlenir. Gladyatörler çoğunlukla “yabancı” veya köledirler ve zengin aileler veya rahipler tarafından sahiplenilmişlerdir. Bu aileler gladyatör oyunlarını da desteklemişlerdir. Komana’da bir gladyatörün bulunması zengin aileleri ve kent yaşamını vurgulamaktadır.  Aynı zamanda bir gladyatör okulu ve/veya oyunların varlığını da önermektedir. Bu son derece “Roma”lı eğlence biçiminin Pontos’da yaygınlaşması bölgenin diğer kentlerinde (örneğin Amisos) bulunmuş yazıtlarla da kanıtlanmıştır.

Komana’nın Roma dönemindeki görünümünü tahmin etmek eldeki verilerle oldukça zordur. Ancak Caracalla, Septimius Severus ve Traian sikkeleri, Ma’nın Roma dönemindeki tetrastil tapınağını gözümüzde canlandırmamıza yardımcı olmaktadır. Tokat Müzesindeki arşitravlar da 2. Yüzyılda Yunan stili bir tapınağın varlığını göstermektedir.

havuz

Altıgen havuz

Roma kentine ait yapısal kalıntılardan en önemlisi kuşkusuz havuz yapısıdır. Hamamtepe’nin kuzey batısındaki yamaçlarda 2004 yılı yüzey araştırmasında tespit edilmiş olan altıgen havuz, örneğine az rastlanır anıtsal bir yapıdır. Her bir kenarı 5 m uzunluğundaki bu yapının bağlamı, etrafında yapılan kazılar ve jeofizik araştırmalara karşın tam olarak anlaşılamamıştır. Ancak kentin kırsalında yer alan ve karmaşık bir su dağıtım sistemine sahip olan bu havuz belki de yukarıda heykelini gördüğümüz gibi bir bani tarafından kente hediye edilmiş olabilir. Havuz bir yandan çeşme görevi görürken bir yandan da tarımın ön planda olduğu bu yerleşimde sulama işlevini yerine getirmiş olmalıdır. Su yapılarının kentlerde mimari banilik kapsamında armağan edilmesi Roma döneminde yaygın görülür.

altıgen havuzun çizimi

 

Altıgen havuzun çizimi

Hamamtepe’deki kazılarda pontic sigillata ve ithal terra sigillata kaplar bulunmuştur. İnce, kaliteli kaplar ile pişirme ve saklama kapları Hamamtepe’de erken Roma Döneminde yaygın bir yerleşim olduğunu göstermektedir.  Evsel bağlamlarda seramikler arasındaki çeşitlilik ve kaliteli kapların yoğunluğu, 1-3. yüzyıllarda Komana’da zengin ve Romalılaşmış orta sınıf elitlerin varlığını önermektedir.

Komana Hellenistik Dönemde Pontos bölgesinin en önemli tapınak merkezlerinden biridir. Hem kendi bölgesi içerisinde hem de krallık için merkezi bir rol oynamış, çevre bölgelere de dini ve ticari olarak hizmet etmiştir. İdari yapısı oldukça sıradışı olan bu merkez Mezopotamya’da Erken Tunç çağında gördüğümüz tapınak devletleri yapısını andırmaktadır. İnanış ve idari ve ekonomik yapısında benzerlikler Hitit döneminde de görülmekte Ma’ya tapınımın ve kral/rahip ikilemesinin kökenleri Hititlerde aranmaktadır. Kral ve rahip ile ikili yönetim modeli Pontos’da Mithridatlar döneminde devam etmiş, Roma döneminde yerleşim kent statüsü kazanmış, atanan imparatorluğa yakın rahip tapınağın işlevini devam ettirmiştir. Roma Dönemine kadar Komana’da ve genel olarak iç bölgelerde halkların yerel kimliklerini koruduklarını, bu kimliklerle paralel dini inanışlarını sürdürdüklerini ve yaşam biçimlerini bu yönde şekillendirdiklerini söylemek yanlış olmayacaktır. Ancak bölgenin Roma hakimiyetine geçmesinden sonra birkaç yüzyıl içerisinde iç bölgeler de Hellenleşme ve Romalılaşmayı birarada yaşamış, kent kültürünü benimsemiş olmalıdırlar.

Euprepes’in mezar steli  M.S. 2-3. Yüzyıl.B.ERCİYAS_17 (yazıt provokator)

Euprepes’in mezar steli MS 2-3. yüzyıl. (yazıt provokator)

Komana’dan elde edilen bilgiler bu öneriyi desteklemektedir. Roma döneminde Pontos’un birçok kentinde yaşam Anadolu’nun diğer bölgelerinde olduğu gibi zengileşmiş, çeşitlenmiş ve kent kültürü yerleşmiştir. Komana da bir kült merkezi olmasına karşın bu gelişmelerden etkilenerek kentsel hiyerarşi, zengin elitin ortaya çıkışı, banilik üzerinden rekabete teslim olmuş, bu değişim kuşkusuz kentin yapısal öğelerine de yansımıştır. Gelecek yıllarda sürdürülecek yaygın kazı çalışmaları ile Komana’nın Roma dönemindeki görünümüne dair daha kapsamlı bilgiler elde edinilebilecektir.

 

EN ÇOK OKUNANLAR

Macaristan’da Zırhı, Silahları ve Atı İle Gömülmüş Avar Savaşçısı Bulundu

Déri Müzesi'nden arkeologlar, Macaristan'ın kuzeydoğusunda, Ebes yakınlarındaki bir Erken Avar mezarında eksiksiz bir lamel zırh seti ortaya çıkardılar. Bu eser 7. yüzyılın ilk yarısına tarihlenmektedir ve şimdiye kadar büyük ölçüde sağlam ve orijinal konumunda keşfedilen ikinci Panoniyen Avar lamel zırhıdır. İlki 2017 yılında Ebes'in sadece 16 kilometre güneyindeki Derecske'de bulunmuştu.

Türk Topraklarında 3400 Yıllık Piramit Bulundu

Bu yılın başlarında bilim insanları Kazakistan'da 4 bin yıllık sofistike bir bozkır piramidinin keşfedildiğini bildirmişti. Arkeologlar şimdi de Karaganda bölgesinin Shet ilçesine bağlı Taldy köyünün 13 km doğusunda, Taldy-Nura Nehri'nin yanındaki bir tepede başka bir piramit buldular.

SON İÇERİKLER