SAYI 26
ANADOLU’NUN ZENGİNLİĞİ….ARKEOLOJİ’NİN SON BULUNTULARI
Aktüel Arkeoloji Dergisi 26. Sayısı Arkeoloji dünyasının son buluntuları ile dolu…
Çankırı’da ele geçen Anadolu’nun bilinen en eski Primatı; Ouranopithecus Turkae yaklaşık 8-7 milyon yıl önceki hominoide ait çene ve diÅŸ kalıntıları olarak günümüze ulaÅŸmış en önemli kalıntı olarak kabul ediliyor.
Son dönemde Çatalhöyük’ten çıkan kadın formundaki figürinler, uzun bir süredir tartışılan Neolitik Ana Tanrıça idolünün yanlış anlaşıldığını, aslında bunların Ana Tanrıça idolleri olmadığını gösteriyor.
Ilısu Baraj alanında yürütülen Salat Tepe kazıları sırasında tespit edilen yaklaşık 4 binyıllık mutfak ocağı kalıntılarının birebir benzerleri bugün hala Anadolu’nun birçok yerinde kullanılıyor. Tunç Çağından günümüze kadar geçen 4 binyıllık sürede yaÅŸam tarzlarının çok da fazla deÄŸiÅŸmediÄŸi açıkça görülebiliyor.
Belki Anadolu’da bir gelenekti “KaplumbaÄŸa Bakıcılığı”… Yüzyıl önce Osman Hamdi Bey resmetmiÅŸti ilk olarak, ÅŸimdi binlerce yıl öncesine ait “KaplumbaÄŸalı Gömülü” bir mezar KavuÅŸan Höyük’te açığa çıkarıldı. Fırat Nehri’nde yaÅŸayan bir tür olarak bilinen Fırat KaplumbaÄŸası binlerce yıl önce kutsal bir hayvan olarak mezarlara konuluyordu.
Kırklareli AÅŸağı Pınar arkeolojik alanında yürütülen kazılar sırasında Neolitik Döneme ait kadın heykelcikleri bulundu. Kadın heykelciklerinin iri kalçalı ve iri burunlu olması, dönemin bir özelliÄŸi olmalıydı. Ne de olsa hepsi Ana Tanrıça’ydı.
Kütahya Seyitömer linyit kömür havzasında yürütülen arkeolojik kazılar sonucunda kömürün de etkisiyle yaklaşık 5 binyıllık kafatası içinde ele gecen beyin kalıntıları, arkeoloji tarihinde önemli bir yer edindi.
Çorum’un Bayat ilçesinde yapılan arkeolojik araÅŸtırmalar sonucunda günümüzden yaklaşık olarak 6 bin 500 yıl öncesine ait maden yataklarında, madencilere ait yanmış çıra örnekleri tespit edildi. Bu, insanlık tarihinin ilk madencileri ve ilk maden kalıntıları olarak tarihe geçti.
Åžanlıurfa’nın tarih boyunca kutsallığı dünyanın en eski tapınak alanı olarak kabul edilen Göbekli Tepe ile de artık kanıtlanmış oldu. Göbekli Tepe’nin günümüzden yaklaşık 12 binyıl öncesine ait dairesel planlı dikili taÅŸları ile yapılmış olan tapınak alanı, dünyanın en eski dinsel alanı kabul edildi.
Bir zamanlar mayınlı bir alan olarak girilmesi yasak olan Gaziantep Karkamış’ta yürütülen arkeolojik kazılar sonucunda Hitit Döneminin sonu ile birlikte Karkamış’ın yeni bir baÅŸkent olarak önem kazandığı ve büyük bir yerleÅŸim olduÄŸunu gösteriyor.
Malatya’ya birkaç kilometre uzaklıkta olan Arslantepe arkeolojik alanında yürütülen kazılar günümüzden 5 binyıl önce zengin fakir ayrımının yapıldığı sosyal bir iliÅŸkinin kurulduÄŸu bir yapılaÅŸma ve ticaret sisteminin kurulduÄŸunu gösteren buluntulara rastlandı.
Antakya’da yürütülen Geç Hitit Dönemine ait Tell Tayinat kazısı sırasında “kapının koruyucusu” olarak kabul edilen muhteÅŸem bir aslan heykeli ele geçirildi.
Gaziantep Dülük Baba kazısı sırasında MS 9 yüzyıla ait Süryanice bir yazıt ele geçirildi. Dülük Baba Tepesi geçmiÅŸten günümüze kutsallığı ile bilinen bir tepenin üzerinde kurulmuÅŸ.
Bir diÄŸer önemli mezar buluntusu da EskiÅŸehir yakınındaki Åžarhöyük Dorylaion’da bulundu. Kazı sırasında tek kulplu çömlek içindeki yavru köpekler, tanrı Hermes ya da Kandaules ismi ile bilinen bir tanrıya sunulmuÅŸtu. BoÄŸazlandıktan sonra tanrıya yemek için kesilerek sunulan yavru köpek sunusunun yanında bıçağı da vardı. Buluntu EskiÅŸehir Eti Müzesinde sergilenmeye baÅŸladı.
Daha onlarca önemli buluntu sizleri Aktüel Arkeoloji Dergisi’nde bekliyor. İyi okumalar!