Arama Sonuçları

Aktüel Arkeoloji Dergisi 98. Sayı “Tanrılar ve Kutsal İçecekleri”

Kurutularak ya da taze olarak tüketilen üzümün MÖ 6.000’den sonra yetiştirilmeye başlandığı düşünülmektedir. Anadolu topraklarında üzümden üretilen şarabın ise MÖ 4.000’lerden buyana tüketildiği söylenmektedir. Tarih boyunca tören, eğlence, özel gün ve toplantılarda kullanılan şarap; kutsal inancı yansıtan birçok dinde önemli bir içecek olarak kabul edilmiştir.

Antik Anadolu Hititlerde Şarap

Anadolu’da şarabın tarihi çok eski yıllara kadar uzanır iken Şarap Kültürü Hititlerle başlamıştır. Etimolojik açıdan Hint-Avrupa dillerindeki wine, wein, vin, vinum gibi kelimelerin bu kökten geldiği düşünülmüştür. Hititlerde şarap, “viyana”, Sümercede “geştin” olarak geçmektedir.

Hititlerde Şarap Kültürü

Üzüm ve şarabın Eski Çağ toplumlarında oldukça uzun bir geçmişe sahip olduğu bilinmektedir. Üzüm şarabı üretimi için öne sürülen en eski kanıtlar, yabani üzümün doğal yaşam alanından gelmektedir; bu alan Batı Akdeniz'den İtalya, Yunanistan, Karadeniz kıyısı, Kafkaslar boyunca Hazar'ın güneyine ve Levanten kıyılarından iç bölgelere, kuzey Mezopotamya'ya kadar uzanmaktadır.

Kapının Bekçisi

Hatay il merkezinin doğu – kuzeydoğusunda, Reyhanlı ilçesinin 17–18 kilometre batısında, Asi Nehri'nin 1,5 kilometre doğusunda yer ala Tell Tayinat Höyüğü’nde, Toronto Üniversitesi Tayinat Arkeoloji Projesi tarafından yürütülen geçmiş dönem kazılarda, güneydoğudaki Neo-Hitit Patina Krallığı’nın başkenti Kunulua sitadeline olan bağlantıyı sağlayan anıtsal bir kapı kompleksi açığa çıkarılmıştır.

Orta Anadolu’nun Kuzeyinde Hatti Kültürünün İzleri

Çorum/Uğurludağ sınırları içinde, Kaleboynu Köyü yakınlarında yer alan Resuloğlu yerleşimindeki kazılar 2003 yılından beri kesintisiz sürdürülüyor. Özellikle yerleşim yerinin hemen yanında, Delice Vadisi’ne bakan yüksek bir sırt üzerindeki mezarlık alanında gerçekleştirilen çalışmalar, Hititler daha Anadolu’ya gelmeden, Kızılırmak ile Yeşilırmak arasındaki sahada varlıklarını bildiğimiz ve Hattiler olarak adlandırılan yerli halkın ölü gömme adetlerini ortaya koyuyor.

Hititlerde Din

Hitit metinlerinde Hatti Ülkesinden “Bin Tanrılı Ülke” olarak söz edilir. Metinlerdeki uzun tanrı listeleri bu ifadenin pek de abartılı olmadığını gösterir. Bu bin tanrı içinde Pala, Luwi, Hurri ülkelerinin tanrıları, Hitit öncesi Anadolu’sunun Hatti tanrıları, Yukarı Mezopotamya ve Kuzey Suriye tanrıları yer almaktadır.

Lukka Ülkesi

MÖ 2. binyıl Anadolu’sunu; Orta Anadolu’da Kızılırmak kavsi içinde Hatti, Hatti’nin kuzeyinde Pala, Kaška, doğuda Azzi Hayaša ve Išuwa, batıda Wiluša, Šeha, Arzawa-Mira ve Anadolu’nun batı kıyıları ile bir kısmı Kıta Yunanistan’da olduğu düşünülen Ahhiyawa, Hatti’nin güneybatısında Pedašša ve Walma, güneyde Kargamış, Kizzuwatna, Tarhuntašša ve Lukka gibi başlıca bölgelere ayırmak mümkündür.

Irmak İnançları ve Öyküleri

Mısır, Mezopotamya ve İndus Vadisi’ndeki kadar büyük uygarlıklar yaratıp onlara beşiklik edememiş olmalarına rağmen Anadolu ırmakları da farklı biçimde yaşam ortamı sağlayan olağanüstü yerlerdi. Bunu kavramak için bir ayağınız bozkırda, diğer ayağınız ise ırmak vadisi kenarında durmanız ve ikisi arasındaki zıddiyeti seyre dalmanız gerekir.

Aktüel Arkeoloji Dergisi 97. Sayı "Ötzi'den Herakles'e"

Anadolu topraklarından çok uzaklarda, yaklaşık 5300 yıl önce Alpler’in zirvesinde gizemli bir cinayet sonucunda hayatını kaybeden bir adam. Doksanlı yılların başında bir grup dağcı tarafından keşfedilen Buz Adam Ötzi’nin mumyası bilim insanlarının hala yıllardır çözemediği sırlar barındırıyor.

Kaybolan Tanrı Telipinu

 “Tanrı Telipinu çok öfkelendi… O, (aceleyle) sağ ayakkabısını sol ayağına, sol ayakkabısını sağ ayağına giydi. (ve ülkesini terk etti, onun gidişiyle) pencereleri sis tuttu (doldurdu), evi duman tuttu (doldurdu), ocaktaki odunlar boğuldu, altardaki tanrılar boğuldu, ağıldaki koyunlar boğuldu, ahırdaki sığırlar boğuldu. Koyun kuzusunu reddetti, inek buzağısını reddetti, Telipinu çekip gitti, tohumların ve hayvanların doğurganlığını,  gelişmesini, bereketliliğini ve bolluğunu (da) bozkıra ve çayıra götürdü.” 

Antik Yunanistan’da Akıl ve Akıl Hastalıkları Modelleri: Platonik Model

Bu makale, Klasik Yunan Antik Çağında zihin ve akıl hastalıkları hakkındaki fikirlerin tarihine ilişkin kapsamlı bir çalışmanın bir parçasıdır. Önceki makalelerde Homerik destanlar, İlyada ve Odysseia’da yer alan zihinsel işlev, zihinsel rahatsızlık ve tedavi kavramları ele alınmıştı. Devam eden diğer çalışmalar tıbbi fizyolojik bakış açıları ve bu alandaki felsefi kavramların sosyal psikolojik bağlamı ile ilgilidir.

Eski Yunan Mitoslarında İntiharlarıyla Konu Olan Kadın Kahramanlar

Antik çağdan günümüze ulaşan tarihî, edebî ve felsefî metinler, Eski Yunanlı’nın intihara bakışına dair önemli veriler sunar. Buna göre Eski Yunanlılar, intiharı, bireyi, kendini öldürmeye iten sebepler ve şartlar göz önünde bulundurarak, onurlu ya da alçakça bir davranış olarak nitelendirirdi.

Hitit Arşivlerinde Akıl Hastalıklarına Dair Bazı Gözlemler

Akıl ve ruh sağlığının yerinde olması tam anlamıyla sağlıklı olabilmenin en temel unsurlarındandır. Dünya Sağlık Örgütü’nün tanımına göre ruh sağlığı “bireyin kendi yeteneklerinin farkına vardığı, yaşamın normal gerginlikleriyle başa çıkabildiği, üretken, verimli bir şekilde çalışabildiği ve içinde yaşadığı topluma katkıda bulunabildiği bir iyilik hali”dir.

Eski Mezopotamya’da Ruhsal Hastalıklar ve Tedavi Yöntemleri

Eski Mezopotamya’dan günümüze kalan tıbbi metinlerle, Maqlȗ ve Šurpu gibi büyü metinleri, tıbbın gelişmişlik düzeyiyle bağlantılı olarak, ruhsal hastalıklar konusunda, o dönemlerde akla uygun açıklamaların yapılamadığını ve yaşanılan rahatsızlıkların nedeninin tanrı, iblis, ruh ve büyü gibi doğaüstü güçlerle ilişkilendirilerek açıklandığını göstermektedir.

EN ÇOK OKUNANLAR

Tarlada Yürüyüş Yapan Kadın 2150 Gümüş Sikke Buldu

Prag'ın güneydoğusundaki Kutnohorsk kentinde tarlada yürüyüş yapan bir kadın, çiftçilik faaliyetleri sırasında yüzeye çıkan birkaç gümüş sikkeye rastladı. Çek Cumhuriyeti'nde şimdiye kadar bulunan en büyük erken ortaçağ sikke istifini açığa çıkardığının farkında değildi.

SON İÇERİKLER