Arama Sonuçları

Abu Dabi’de Türkiye’nin Gece Müzeciliği Konuşuldu

Dünyanın önde gelen müzeleri, müze küratörleri, mühendisler, sanat tarihçileri, konservatörler ile sanat ve kültür profesyonellerini 10 – 12 Aralık 2024 tarihlerinde Abu Dabi’de buluşturan 2. Heritage Middle East  Fuar ve Konferansı’nda, Türkiye’nin gece müzeciliği de konuşuldu. Etkinlik kapsamında SICPA Türkiye CEO’su Sami Çebi, firma olarak Efes ve Hierapolis Örenyeri’nde gerçekleştirdikleri aydınlatma uygulaması sayesinde dünyaya örnek olan Türkiye Gece Müzeciliği’ni anlattı.

Bulgaristan’da Tanrıça Tyche’ye Ait Mermer Heykel Başı Bulundu

Yunan tanrıçası Tyche'nin titizlikle işlenmiş mermer başı, günümüzde Bulgaristan'ın Filibe kenti olan Philippopolis antik kentinde keşfedildi. Piskopos Bazilikası'ndaki kazılar sırasında ortaya çıkarılan bu çarpıcı eser, kazı ekibine liderlik eden arkeolog Lyubomir Merdzhanov tarafından “olağanüstü bir buluntu” olarak tanımlandı.

3600 Yıllık Nebra Gökyüzü Diski Nasıl Yapıldı?

3600 yıldan daha eski olan Nebra Gök Diski, uluslararası düzeyde eşsiz bir buluntudur ve 2013 yılından bu yana UNESCO “Dünya Belleği” kayıtlarında yer almaktadır. En iyi araştırılmış arkeolojik nesnelerden biri olarak kabul edilebilir, ancak nesnenin üretim sürecine ilişkin soru henüz tam olarak açıklığa kavuşturulmamıştır.

Danimarka’ya Kaçırılmış Tarihi Eserler Ülkemize Geri Dönüyor

Kültür ve Turizm Bakanlığı’mızın yoğun çalışmaları ve diplomatik girişimleri sonucunda, Burdur Boubon Antik Kenti’nden yaklaşık 60 yıl önce kaçırılan Septimius Severus’a ait heykel başı ile Pisidia Bölgesi’ne ait Düver pişmiş toprak levhaları, ait olduğu topraklara, ülkemize dönüyor.

Kuveyt’de 7700 Yıllık Ubeyd Dönemi Atölyeler Bulundu

Kuveyt-Polonya arkeoloji heyeti, Kuveyt'in Subiya Çölü'ndeki Bahra 1 alanında tarih öncesi Ubeyd dönemine (yaklaşık MÖ 5500-4000) ışık tutan önemli keşifler yaptı. Arap Yarımadası'nda türünün en eski ve en büyüğü olarak kabul edilen bu antik yerleşimde bir mücevher atölyesi ve çanak çömlek üretimine dair kanıtlar bulunmuştur.

Polis Operasyonuyla Yakalanan Olağanüstü Etrüsk Eserleri

İtalyan yetkililer, İtalya'nın orta kesimindeki Umbria bölgesinde, Perugia yakınlarındaki Città della Pieve kasabasında bulunan tek bir mezardan yağmalanan istisnai bir grup Etrüsk vazosu, lahit ve mezar eşyası ele geçirdi. Bulunan objeler arasında sekiz ostotek, iki lahit ve MÖ 3. yüzyılın son çeyreğine tarihlenen 50'den fazla mezar eşyasından oluşan zengin bir eser grubu bulunmaktadır.

İspanya'daki Arbreda Mağarasında Neandertal Kalıntıları Bulundu

Araştırmacılar, İspanya'nın kuzeydoğusundaki Arbreda Mağarası'nda önemli Neandertal diş kalıntıları ortaya çıkardı. American Journal of Biological Anthropology dergisinde yayınlanan çalışma, IPHES-CERCA'dan Dr. Marina Lozano tarafından yönetildi ve Katalan Kültürel Miras Araştırma Enstitüsü (ICRPC-CERCA) ve Girona Üniversitesi gibi kurumlarla işbirliği yapıldı.

3,6 Milyon Yıllık Hominin Ayak İzleri

3,6 milyon yıl önce, üç uzak insan akrabası, tarih yazdıklarından habersiz bir şekilde gezintiye çıktılar. Tamamen şans eseri, ayak izleri volkanik küle kazındı ve milyonlarca yıl boyunca varlığını sürdürerek modern bilim insanlarına insan atalarının iki ayak üzerinde yürüdüğüne dair en eski kesin kanıtı sağladı.

Balıkçılığın En Eski Tasvirleri Keşfedildi

Ren Nehri kıyısındaki Gönnersdorf Buzul Çağı kamp alanı, erken dönem balıkçılık uygulamalarına yeni bir ışık tutan çığır açıcı bir keşfi ortaya çıkardı. Yeni görüntüleme yöntemleri, araştırmacıların antik şist plakalar üzerindeki karmaşık balık gravürlerini, balık ağları veya tuzakların tasvirleri olarak yorumlanan ızgara benzeri desenlerle birlikte görmelerini sağladı.

Sicilya Açıklarında Onlarca Amphora Yüklü Batık Bulundu

Sicilya açıklarındaki antik bir gemi enkazı alanında, İngiliz sularında daha sık rastlanan bir türe ait düzinelerce amphora keşfedildi. Enkazın yaşı 2100 ila 1900 yıl arasında değişiyor ve büyük oranda Richborough 527 tipi amphora içeriyor; bu gemide bulunan amphoralar adını İngiltere'nin güneyindeki Richborough bölgesinden alıyor.

Almanya'da Roma Dönemine Ait Kalıntılar Bulundu

Hechingen-Stein Roma Açık Hava Müzesi arazisinde bir Roma adak anıtına ait 100'den fazla parça keşfedildi. Stuttgart'taki Devlet Anıtları Koruma Dairesi (LAD) arkeologları, MS 2. ve 3. yüzyıllara ait bir Roma arazisinde yaptıkları kazıda nadir bulunan bir “tanrı sütunu” kalıntısı buldu.

Sessizlik Kuleleri

İnsanlar binlerce yıldır ölülerini gömüyorlar, ancak cesetleri dönüştürmemize yardımcı olması için doğadan yararlandığımız tek yol bu değil. Tibet'te yırtıcı kuşlar Gökyüzü Gömüleri'nde önemli bir rol oynar ve İran gibi başka yerlerde, etobur kuşların beslenebilmesi için cesetlerin yerleştirildiği bir yer olan Sessizlik Kuleleri'nin inşa edildiği görülmektedir.

Büyük İskender'in Efsanevi Mor Tuniği Bulundu mu?

Antik Makedonya kralı olmanın getirdiği pek çok avantajdan biri de mor renkte giyinme hakkıydı ve Büyük İskender bu kraliyet hakkından kesinlikle en iyi şekilde yararlandı. Efsanevi hükümdarın patlıcan rengi kıyafetini her fırsatta giydiğine inanılıyor ve yeni bir çalışma, sonunda onun en ünlü mor giysilerinden birinin bulunmuş olabileceğini gösteriyor.

Gürcistan'da Jüpiter Dolichenus'a Adanmış Altın Plaka Bulundu

Arkeologlar, Apsaros Roma kalesinde, asıl kökeni Doğu eyaletlerinde olsa da Roma ordusunda derin kökleri olan tanrı Jüpiter Dolichenus'a adanmış küçük, altın bir adak levhası buldular! Yaklaşık 2 bin yıl önce İmparatorluğun doğu sınırlarındaki askerlerin Roma askeri uygulamalarının bir örneği olan kalede, 2014 yılından bu yana arkeolojik kazılar sürdürülmektedir.

Avrupa'da Bilinen En Eski Cam Fırını Keşfedildi

Kuzey İtalya'daki Frattesina bölgesinde bir Geç Tunç Çağı cam yapım fırını ve binlerce canlı, çok renkli boncuk ortaya çıkarıldı. Kilden bir fırın, cam işleme aletleri ve cam objelerden oluşan kalıntılar 3 bin yıl öncesine tarihleniyor ve bu da burayı Avrupa'da bilinen en eski cam üretim alanı yapıyor.

Truva Savaşı'nın Kanıtı Olduğu Düşünülen Altın Maske

Schliemann, Homeros'un “İlyada ‘sında Truva'nın Akha (Yunan) kuşatmasını yöneten efsanevi kral Agamemnon'un cesedini bulduğuna inanıyordu (Homeros'un ’Odysseia ”sında da adı geçer ve bazı antik Yunan oyunlarında yer alır). Homeros'a göre Agamemnon Mycenae'de hüküm sürmüştür ve bu eser o zamandan beri “Agamemnon'un Maskesi” olarak bilinmektedir.

Tekerleğin İcadına Dair Yeni Bir Çalışma Yayınlandı

Bir çift mühendis ve bir tarihçi, tekerleğin ilk kullanımının nasıl gerçekleşmiş olabileceğini modellemek için bir araya geldi. Royal Society Open Science dergisinde yayınlanan makalelerinde, ABD'deki Illinois Urbana-Champaign Üniversitesi'nden Lee Alacoque, Georgia Teknoloji Enstitüsü'nden Kai James ve Columbia Üniversitesi'nden Richard Bulliet, Karpat Dağları'ndaki bir bakır madeninde çalışan işçilerin yaklaşık 6 bin yıl önce madenin derinliklerinden cevheri daha kolay taşımaya çalışırken ortaya çıkmış olabilecek süreci anlatıyorlar.

Ahşap Kelt Mezarı Keşfedildi

Almanya'nın güneybatısındaki Riedlingen yakınlarında yapılan bir kazıda, tamamen korunmuş bir erken dönem Kelt ahşap mezar odası ortaya çıkarıldı. Bu, Almanya'da şimdiye kadar bulunan tamamen korunmuş ikinci Kelt mezar odasıdır ve diğeri 1890 yılında keşfedilmiştir, bu nedenle yetersiz belgelenmiş, yetersiz kazılmış ve bugün sadece bazı kısımları ayakta kalmıştır.

Türkiye’nin Kadim Tarihini ve Kültür Mirasını 17 Dilde Dünyaya Tanıtıyor

T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı, Milli Saraylar ve Çanakkale Alan Başkanlığı’na bağlı müze ve ören yerlerinde, toplam 84 noktada hizmet veren SICPA Türkiye, ziyaretçilere yönelik sesli rehberlik desteğini dijitale taşıdı. Firma, Topkapı Sarayı’ndan Efes’e, Göbeklitepe’den Galata ve Kız Kuleleri’ne, Nemrut Dağı’ndan Patara’ya kadar şu anda 42 müze ve örenyerinde, işaret dili ile birlikte 17 farklı dilde sesli rehberlik hizmeti sunuyor.

İsveç’de 12 Bin Yıllık Yerleşim Alanı Keşfedildi

İsveç'in Trelleborg kenti dışındaki Dalköpinge'de yeni bir ıslahevinin inşa edileceği alanda yapılan geniş çaplı arkeolojik araştırmada, Tunç Çağından kalma seçkin bir kadının zengin eşyalar ile donatılmış mezarı da dahil olmak üzere 12 bin yıl öncesine ait yerleşim kanıtları ortaya çıkarıldı.

Azerbaycan’da Dünyanın En Eski Masa Oyunlarından Biri Bulundu

Azerbaycan'da yapılan yeni bir arkeolojik keşif, 4 bin yıllık bir masa oyununun kökenine dair tartışmaları alevlendirdi. Uzun süredir Mısır kökenli olduğu düşünülen “Hounds and Jackals” (Tazılar ve Çakallar) ya da bilinen adıyla “58 Delik” oyununun, aslında güneybatı Asya'dan yayıldığı öne sürülüyor.

İran'daki Gizli Operasyonda Elamit Altın Maskeler Ele Geçirildi

İran'ın güneyindeki Buşehr eyaletinde eski eser kaçakçılarını hedef alan sansasyonel sayılabilecek bir operasyonda polis şefi çok değerli antik eserlerin ele geçirildiğini duyurdu. Bu ganimetler arasında Ahameniş öncesi ve geç Elam dönemlerine tarihlenen, yaklaşık 2 bin yıllık iki altın maske de bulunuyor. Diğer buluntular ise Part dönemine ait bir kase, heykeller ve birkaç çanak çömlek parçasıdır.

Lucy'nin Elleri 3,2 Milyon Yıl Önce Alet Kullanabiliyor Olabilir

Homo cinsinin ilk üyeleri Dünya'da ortaya çıkmadan çok önce, Australopithecine adı verilen bir grup antik maymun benzeri hominin, alet kullanmak için el becerisini çoktan geliştirmiş olabilir. Şimdiye kadar antropologlar, bu uzun süredir nesli tükenmiş canlıların bu tür karmaşık görevler için doğru el şeklinden yoksun olduğunu varsayıyordu, ancak yeni bir analiz, aslında “güçlü kavrama” ve “el içi manipülasyon” yeteneğine sahip olduklarını gösteriyor.

Vikingler İle Amerikan Yerlileri Sanılandan Daha Erken Ticaret Yapmış Olabilir

İsveç'teki Lund Üniversitesi liderliğindeki uluslararası bir araştırma ekibi, antik mors DNA'sını inceleyerek Viking Çağı'ndaki mors fildişi ticaret yollarının izini sürdü. İskandinav Vikingleri ile Arktik Yerli halklarının, Kristof Kolomb'un Kuzey Amerika'yı “keşfetmesinden” birkaç yüzyıl önce, muhtemelen Yüksek Arktik Grönland'ın uzak bölgelerinde buluşup fildişi ticareti yaptıklarını tespit ettiler.

3500 Yıl Sonra Mısır Firavunu I. Amenhotep’in Yüzü Yeniden Oluşturuldu

Bilim insanları 3500 yıl sonra ilk kez, Krallar Vadisi'ni kuran Mısır firavunu I. Amenhotep'in yüzünün bir benzerini ortaya çıkardı. Modern teknoloji ve tarihsel uzmanlığın bir araya gelmesiyle mümkün olan bu çalışma, eski Mısır'ın altın çağlarından birini başlatan bir hükümdarın görünüşüne samimi bir bakış sunuyor.

Elazığ’da Bir Tarlada Tesadüfen 84 Metrekarelik Mozaik Bulundu

Elazığ’da bir tarla sahibinin fidan dikmek için çukur açarken tesadüfen bulduğu, Roma ile Erken Bizans Dönemine ait olduğu değerlendirilen 84 metrekarelik tek parça taban mozaiği gün yüzüne çıkarıldı. Üzerinde onlarca hayvan, ağaç ve bitki türleri tasvir edilen mozaiğin, büyüklüğü, bordürler ve geometrik desenleriyle Türkiye’de ilk olma özelliği taşıdığı değerlendiriliyor.

2500 Yıllık Tunç Kline Yurda Geri Döndü

T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın uluslararası alanda yürüttüğü kararlı girişimler ve başarılı iş birliği sayesinde, MÖ 530 yılına tarihlenen nadir tunç kline (sedir) J. Paul Getty Müzesi’nden ülkemize iadesi sağlandı.

SICPA Türkiye Arkeoloji Öğrencilerini Keşfe Çıkarıyor

SICPA Türkiye’nin destekleriyle düzenlenen Arkeoloji Öğrencileri Keşif Destek Programı başlıyor. Program, öğrencilerin Türkiye’nin dört bir yanındaki müze ve örenyerlerini ziyaret ederek, hem teorik bilgilerini pratiğe dökmelerini hem de kültürel mirasa yakından tanık olmalarını hedefliyor. 30 Eylül 2024 tarihine kadar başvuruları devam eden programa seçilen arkeoloji öğrencileri, İstanbul, İzmir, Ankara, Muğla, Adıyaman, Antalya, Aydın, Çanakkale, Denizli, Şanlıurfa, Nevşehir, Trabzon, Van ve Kars illerinde belirlenen rotalardaki müze ve örenyerlerini ulaşım, konaklama ve giriş ücreti ödemeden keşfedebilecek.

14 Tarihi Eserimiz Daha Ana Vatanına Dönüyor

Türkiye, yasa dışı yollarla yurt dışına çıkarılan, yaklaşık 50 yıldır iadesi için çalışma yapılan Burdur'daki Boubon Antik Kenti kökenli 2 tunç heykel başı ve anıtsal boyutlarda 1 tunç kadın heykelinin yanı sıra 1 mücevher parçası ve Osmanlı dönemine ait 2 hançerin de aralarında olduğu 14 arkeolojik ve etnografik eseri daha ana vatanına kazandırdı.

Vandal Savaşçılara Ait Mezarlar Bulundu

Polonya'nın güneydoğusundaki Świętokrzyskie Voyvodalığı'nda yer alan Glinka kasabasında daha önce bilinmeyen bir arkeolojik alanda Vandal savaşçılarına ait iki kremasyon gömü ortaya çıkarıldı. Mezarlar demir silah ve zırhların yanmış kalıntılarını içeriyor. Objelere dayanarak, mezarlar MS 3. yüzyılın sonlarına veya 4. yüzyıla tarihlenmektedir.

X-Işını Tarihlemesi Torino Kefeni Hakkında Daha Fazla Heyecan Yarattı

Torino Kefeni'nin gizemi devam ediyor; yüzyıllardır bilim insanlarının, tarihçilerin ve inananların kafasını kurcalayan bir keten bez parçası. Geçtiğimiz günlerde, İtalyan araştırmacılardan oluşan bir ekip, bazılarının İsa Mesih'in kefeni olduğunu iddia ettiği bu antik kalıntıya bir kez daha bakarak ortalığı karıştırmaya karar verdi. Araştırmacılar, bu keten parçasının aslında 2 bin yıllık olduğunu ve İsa'nın zamanına kadar uzandığını iddia ederek yangına daha fazla körükle gittiler.

Üreticisinin Parmak İzlerini Taşıyan Ana Tanrıça Heykelciği Bulundu

Orta İtalya'daki volkanik bir göl olan Bolsena Gölü'nde, antik bir tanrıçayı temsil ettiğine inanılan 3 bin yıllık bir kil heykelcik bulundu. Bu heykelcik, MÖ 10. veya 9. yüzyıla tarihlenen bir Demir Çağı köyünün sular altında kalmış kalıntıları olduğu düşünülen Gran Carro arkeolojik alanında keşfedildi. Dikkat çekici bir şekilde, 3 bin yıl su altında kaldıktan sonra figür hala yapımcısının parmak izlerini taşımaktadır.

İki Yeni Pompeii Kurbanı Madeni Paralar ve Mücevherlerle Bulundu

Antik Pompeii'de bulunan iki iskeletin keşfi, araştırmacıların MS 79 yılında Vezüv'ün patlaması sırasında hayatını kaybedenlerin panik içindeki son anlarını yeniden inşa etmelerini sağladı. Genç bir erkek ve orta yaşlı bir kadın olarak tanımlanan çiftin, hızla ilerleyen kavurucu volkanik gaz akımı tarafından yok edilmeden önce sığındıkları bir odada sıkışıp kaldıkları anlaşılıyor.

Moğolistan’da Bin Yıllık Savaş Arabası Mezarı Bulundu

Arkeologlar, İç Moğolistan'da Liao Hanedanlığı'na (MS 916-1125) ait bin yıllık bir savaş arabası gömüsünü ortaya çıkararak, bir zamanlar kuzey Çin'in geniş bir bölgesini yöneten antik göçebe Kitan halkına ışık tuttu. İyi korunmuş savaş arabası, yanında bulunan insan kalıntıları ve mezar eserleriyle birlikte, bu az bilinen hanedanın kültürel uygulamalarına ve sosyal hiyerarşisine büyüleyici bir bakış sunuyor.

Aktüel Arkeoloji Dergisi 98. Sayı “Tanrılar ve Kutsal İçecekleri”

Kurutularak ya da taze olarak tüketilen üzümün MÖ 6.000’den sonra yetiştirilmeye başlandığı düşünülmektedir. Anadolu topraklarında üzümden üretilen şarabın ise MÖ 4.000’lerden buyana tüketildiği söylenmektedir. Tarih boyunca tören, eğlence, özel gün ve toplantılarda kullanılan şarap; kutsal inancı yansıtan birçok dinde önemli bir içecek olarak kabul edilmiştir.

Şarap Tanrısı Dionysos’un Dünyasına İkonografik Bir Bakış

Antik Yunan ve Roma mitolojisinde şarap ve bağ bozumu tanrısı olan Dionysos, şarabın sadece sarhoş ediciliğini değil, sosyal ve faydalı etkilerini de temsil etmektedir. Mitolojiye göre Genç Dionysos, şarabı efsanevi olarak Nysa Dağı’nda bulur. Sonrasında ise nymphler’den ve satyrler’den oluşan alayı ile tüm dünyayı dolaşmaya başlar. Genel itibariyle Dionysos Antik Yunan pantheonuna aykırı düşen bir tanrıdır. İkonografideki sembolü ise asma ağacıdır.

Dağlık Kilikia’da Şarap Üretimi: Litaretür Kaynaklar, Arkeolojik Kanıtlar ve Tarihsel Süreç

Toros Dağları’nın kıyıya paralel gittiği, Alanya ve Mersin arasındaki Dağlık Kilikia olarak adlandırılan bölgede, coğrafi şartlar yaşamı zorlaştırmasına karşın uygun iklimsel şartlar bu bölgenin dönemler boyunca yerleşimlere sahne olmasına imkan sağlamıştır. Özellikle modern Mersin kentinin batısında kalan ve Silifke’ye kadar olan, iki nehir ile sınırları belirlenen Territorium, sahip olduğu etkileyici arkeolojik kalıntıları ve coğrafyası ile araştırmacıların ve gezginlerin ilgisini çekmektedir.

Urartu Krallığı’nda Şarap

Önasya uygarlıklarından Urartular MÖ 9.-7. yüzyıllar arasında Doğu Anadolu’da Van Gölü Havzası başta olmak üzere Transkafkasya ve İran Azerbaycan’ında hâkimiyet sürmüştür. Urartuların hâkimiyet sürdüğü bu coğrafya yüksek ve dağlık olup iklim özellikleri ile farklılık gösterir. Bu zorlu coğrafyaya rağmen Urartu kralları üzüm bağları, meyve bahçeleri ve ekim için hazırlanan tarlalara önem vermiş ve bu tarım alanlarının sulanması için barajlar, göletler ve su kanalları inşa etmişlerdir.

Yeni Assur Krallığı’nda Şarap

Yeni Assur Krallığı MÖ 1. binyıldan itibaren Mezopotamya coğrafyasında rakipsiz bir güç olarak hâkimiyet sürmüştür. Assur krallarının izlemiş olduğu genişleme politikası neticesinde krallığın sınırları batıda Halep, doğuda Zagros Dağları, güneyde Basra Körfezine kadar uzanmıştır. Böylesi geniş bir coğrafyada hâkimiyet sürmüş olan Assur Krallığı askeri, dini ve ekonomik alanlarda birçok başarı göstermiştir.

Antik Anadolu Hititlerde Şarap

Anadolu’da şarabın tarihi çok eski yıllara kadar uzanır iken Şarap Kültürü Hititlerle başlamıştır. Etimolojik açıdan Hint-Avrupa dillerindeki wine, wein, vin, vinum gibi kelimelerin bu kökten geldiği düşünülmüştür. Hititlerde şarap, “viyana”, Sümercede “geştin” olarak geçmektedir.

Hititlerde Şarap Kültürü

Üzüm ve şarabın Eski Çağ toplumlarında oldukça uzun bir geçmişe sahip olduğu bilinmektedir. Üzüm şarabı üretimi için öne sürülen en eski kanıtlar, yabani üzümün doğal yaşam alanından gelmektedir; bu alan Batı Akdeniz'den İtalya, Yunanistan, Karadeniz kıyısı, Kafkaslar boyunca Hazar'ın güneyine ve Levanten kıyılarından iç bölgelere, kuzey Mezopotamya'ya kadar uzanmaktadır.

Büyük Türk’ün Anası: Mara Brankoviç

Mara Brankoviç 1417-1420 yılları arasında muhtemelen 1418’de bugün Kosova’nın önemli şehirlerinden biri olan Vuçitrin’de doğar. Babası Sırp Kralı Curac (Djuradj) Brankoviç. Batılılar Jorj veya George, Yunanlılar Yorgo demişler. Annesi Bizans imparatorlarından Johannes VI. Kantakuzenos’un büyük kızı İrene. Sırpça Jerina. Ailenin en büyük çocuğu olan Mara’ya babaannesinin ismi verilir. Todor, Grgur, Katharina-Kantakuzina, Stefan ve Lazar adında beş kardeşi daha vardır.

Tunç Çağı Eserlerinde Bitki Liflerinden Bağlar Bulundu

İskoçya'nın Highlands bölgesinde Inverness yakınlarındaki bir sahil kasabası olan Rosemarkie'de keşfedilen Tunç Çağı eserlerinde yapılan kazı ve analizler, tunç bilezik ve kolyelerin arasına dolanmış nadir organik bitki kalıntılarını ortaya çıkardı. Eserler yaklaşık MÖ 1000 yıllarına tarihleniyor.

850 Bin Yıllık Homo Antecessor Kalıntıları Bulundu

Kuzey İspanya'nın Burgos eyaletinde yer alan Atapuerca arkeolojik alanı, erken insanlık tarihini incelemek için önemli bir yerdir. Yakın zamanda yapılan kazılar, soyu tükenmiş arkaik bir insan türü olan yeni Homo antecessor kalıntıları ortaya çıkardı. Sierra de Atapuerca'daki Gran Dolina'nın TD6 biriminde keşfedilen bu kemikler yaklaşık 850 bin yaşında.

38 Milyon Yıllık Birbirine Dolanmış Yılan Fosilleri Keşfedildi

Birbirine dolanmış halde bulunan dört yılan, yılan evrimi anlayışımıza yeni bir ışık tutuyor. Yepyeni bir türü temsil eden bu örnekler yaklaşık 38 milyon yıl önce Kuzey Amerika'da yaşamış olup boa ve pitonların nasıl evrimleştiğini açıklamaya yardımcı olabilir.

Dilbilim Uzmanları Singapur Taşının Şifresini Çözmeyi Umuyor

Singapur Ulusal Müzesi'nde sergilenen Singapur Taşı'nı ziyaret ederseniz hayal kırıklığına uğrayabilirsiniz. Bunun nedeni, bilinmeyen bir dili yazıya döken bilinmeyen bir yazı sistemi taşıyan yazıtın soluyor olmasıdır. Ancak bulmacaları seviyorsanız, bu sizi yıldırmayacaktır.

Üzerinde Yazıt Olan 2 Bin Yıllık Ostotek Bulundu

Kuzey İtalya'da, Venedik'in eteklerinde yer alan Portogruaro kasabasında, üzerinde önemli bir ithaf yazıtı bulunan bir Roma dönemi ostotek gün ışığına çıkarıldı. MÖ 1. yüzyıl ile MS 1. yüzyılın ortalarına tarihlenen lahdin ön yüzüne Latin harfleriyle kazınmış olan yazıt, bölgenin önde gelen ailelerinden Attii ailesinin bir üyesi olan ve yakınlardaki antik Altinum'da bulunan çok sayıda yazıttan tanınan Attius Lucullus tarafından yaptırılmıştır.

Bulgaristan’da Gümüş Bir Muska Bulundu

Yunanca yazılı küçük bir gümüş levhanın Bulgaristan'da şimdiye kadar keşfedilen en eski Hıristiyan eseri olduğu ortaya çıktı. Muska, 2. yüzyılın ikinci yarısı ya da 3. yüzyılın başlarına tarihleniyor ve İsa'dan ilk kez bahsedilmesini, ilk haç işaretini ve baş melekler Cebrail ve Mikail'e ilk atıfları içeriyor.

Mayalara Ait Gizemli Bir Yapı Keşfedildi

Araştırmacılar Meksika'da bir Maya top sahasının altında gizemli bir antik yapı buldu. Meksika Ulusal Antropoloji ve Tarih Enstitüsü'nden (INAH) yapılan açıklamaya göre, Campeche eyaletinde bulunan bu kalıntılar, bölgede yapılan bir araştırma sırasında yapılan çok sayıda keşif arasında yer alıyor.

Su Atındaki Roma Villası Restore Edildi

Napoli Körfezi'nin kuzeybatı kıyısındaki Baiae Batık Arkeoloji Parkı'nda bulunan Roma dönemine ait lüks bir villanın çok renkli mermer zemini su altında restore ediliyor. Mermer mozaik, villanın kabul salonunun ve kavisli ön giriş sundurmasının (protiro) zeminini kaplıyordu.

Urartu Sanatı

Çoğu kez Urartu sanatının, kökü derinlere gitmeyen, resmî karakterli elit bir yönetici sanatı olduğuna ve başkent Tuşpa ile aynı zamanda ortaya çıktığına inanılır. Kanımca bu yüzeysel bir değerlendirmedir. Urartu sanatını MÖ 9. yüzyılın sonları ile 8. yüzyıl başlarında ortaya çıkmış öncesiz-köksüz bir sanat olarak nitelemek mümkün değildir.

Kuzey Lydia’da bir Pers Yerleşimi; Şahin Kayası

Manisa’nın Gördes ve Demirci İlçeleri, arkeolojik açıdan ilin en az araştırılan yöreleridir. Gerek coğrafi, gerekse iklimsel açıdan il genelinden farklı özellikler gösteren bu kısmen sarp arazide gerçekleştirdiğimiz araştırmalar sırasında incelediğimiz buluntu merkezleri arasında Şahin Kayası, sadece arkeolojik açıdan değil, jeolojik ve biyolojik (özellikle botanik) açıdan da dikkat çeken bir merkezdir.

Pompeii'de Bir Askeri Liderin Mezarı Bulundu

Pompeii'de heyecan verici yeni buluntular genellikle planlı kazılar sonucunda ortaya çıkar. Bu kez, 1840'larda inşa edilen ve şu anda Pompeii Arkeoloji Parkı kütüphanesinin merkezi olan San Paolino binasında bir havalandırma bacası inşaatı, İspanya'daki son fetih savaşları sırasında imparator Augustus'un (MÖ 27 - MS 14) emrinde görev yapan önemli bir askeri yetkilinin mezarını kazara ortaya çıkardı.

Karia Yolu

Antik kentler, plajlar ve şehir merkezleri ile sınırla kalan turizme alternatif olarak dünyada uzun mesafeli yürüyüş rotaları yaygınlaşmaya başladı. Genellikle tematik bir öge üzerine kurulu olan yürüyüş yolları bir ülkenin doğasını, kültürünü ve tarihini özümseyerek yavaş çekimde tanıma ve tanıtma olanağı sunmakta.

Pergamon Kayalık Kutsal Alanı

Antik dönemde bir metropol olan Pergamon’un bugünkü ziyaretçileri, kent tarihinin her bir evresinden kutsal alanları görebilirler. Kentin aşağısındaki düzlük alanda antik çağda da ünlü Asklepeion ve Kızıl Avlu adıyla da bildiğimiz Mısırlı tanrılar onuruna inşa edilmiş kutsal alan bulunur. Akropoliste (yukarı şehir) büyük sunağın temelleri, kent tanrıçası Athena’nın kutsal alanı ve bir kısmı restore edildiğinden uzak mesafeden de görülebilen Traian Tapınağı (Traianeum) yer alır. Uzun zamandır bilinen ve kentin önemli noktalarında duran bu kutsal alanlar, kendilerini anıtsal mimarileri ile gösteriyorlardı.

Juliopolis’in Hekim Mezarları

Arkeolojik araştırmalarda interdisipliner yollarla tespit edilen bulgular neticesinde insanoğlunun tarih öncesi devirlerden beri ortaya çıkan hastalık ve yaralanmalarını iyileştirmek için cerrahi müdahale yolları geliştirdikleri bilinir. Erken devirlerde insanların hangi yöntem ve araç gereçler ile ameliyat edildikleri kesin olarak bilinmese de gerek antik kaynaklar gerekse arkeolojik buluntular insanoğlunun ne şekilde tedavi gördüğüne ilişkin bilgileri vermektedir.

Azerbaycan'da 3500 Yıllık Ritüel Masası Ortaya Çıkarıldı

Catania Üniversitesi'nden arkeologlar, Azerbaycan'ın Agstafa bölgesinde yer alan antik Tava-Tepe yerleşiminde çığır açan bir keşifte bulundu. Geç Tunç Çağına tarihlenen 3500 yıllık bu yerleşimde, seramik sofra takımlarıyla birlikte son derece iyi korunmuş ve kendine özgü bir ritüel masası hala yerinde durmakta olup, bir zamanlar bu bölgeden geçen göçebe toplulukların gelenekleri ve günlük yaşamları hakkında yeni bilgiler sunmaktadır.

Parion Tiyatrosunu Aydınlatan Kandil

Antikçağdaki aydınlatma araçlarının başında kandiller gelir. Genelde hediye olarak mezarlarda öbür dünyadaki yolculuğunda önünü aydınlatması amacıyla ölünün ayakucuna konulan kandillerin; evlerin, hamamların ve gymnasiumların aydınlatılmasında da kullanıldığı bilinir.

3 Bin Yıllık At Figürü Restore Edildi

Britanya'nın belki de en eski dev tebeşir figürü olan ikonik Uffington Beyaz Atı, küçülmeye ve incelmeye başladıktan sonra çok ihtiyaç duyduğu bakıma kavuştu. Restorasyon çalışmaları antik atı canlandırarak yeniden kilo almasını ve eski ihtişamına dönmesini sağladı.

Çömlektepe

İç Anadolu Bölgesi, Anadolu’nun Eski Tunç Çağı adı verilen evresinin önemli merkezlerini barındırır. Özellikle maden üretimi konusunda önemli teknolojik gelişmelerin yaşandığı bu dönemde insanoğlunun günlük yaşantısının önemli bir parçası olan seramiklerin üretimi konusunda ulaşılan bulgular yok denecek kadar azdır.

Kapının Bekçisi

Hatay il merkezinin doğu – kuzeydoğusunda, Reyhanlı ilçesinin 17–18 kilometre batısında, Asi Nehri'nin 1,5 kilometre doğusunda yer ala Tell Tayinat Höyüğü’nde, Toronto Üniversitesi Tayinat Arkeoloji Projesi tarafından yürütülen geçmiş dönem kazılarda, güneydoğudaki Neo-Hitit Patina Krallığı’nın başkenti Kunulua sitadeline olan bağlantıyı sağlayan anıtsal bir kapı kompleksi açığa çıkarılmıştır.

Anadolu’nun İlk Madencileri

Çorum ilinin Bayat ilçesine bağlı Derekutuğun Anadolu’nun kültür tarihi ve özellikle madencilik tarihi açısından büyük önem taşıyor. Yapılan Karbon-14 (C-14) analizleri, Derekutuğun’da günümüzden 6 bin 500 yıl önce de galeriler açılarak nabit bakır çıkarıldığını ortaya koydu.

Antik Kanalizasyon Kazısında Hermes Heykeli Bulundu

Bulgaristan'ın güneybatısındaki Petrich yakınlarındaki Heraclea Sintica antik bölgesinde Roma dönemine ait bir kanalizasyon kazısı yapan arkeologlar, Hermes'in büyük bir mermer heykelini keşfettiler. Heykel 2 metre yüksekliğinde ve sadece elleri eksik olmak üzere neredeyse eksiksiz olarak olağanüstü durumdadır. Bu, Heraclea Sintica'da şimdiye kadar bulunan tek eksiksiz Roma heykeli ve kazı lideri Dr. Lyudmil Vagalinski, bunun tüm Bulgaristan'daki en iyi korunmuş Roma heykeli olabileceğine inanıyor.

Dorylaion’da İlginç Bir Dinsel Ritüel

Şarhöyük ören yeri, Eskişehir’in 3 kilometre kuzeydoğusunda, Porsuk Nehri ile yan kolu Sarısu arasında kalan geniş ovanın güney kenarında yer alır. Burası antik Dorylaion kentinin merkezidir. Eskişehir ovasında en yüksek rakımlı, en büyük höyüktür. Höyüğü çevreleyen bir Aşağı Şehir ve batı yönde geniş bir nekropol alanı vardır.

Orta Anadolu’nun Kuzeyinde Hatti Kültürünün İzleri

Çorum/Uğurludağ sınırları içinde, Kaleboynu Köyü yakınlarında yer alan Resuloğlu yerleşimindeki kazılar 2003 yılından beri kesintisiz sürdürülüyor. Özellikle yerleşim yerinin hemen yanında, Delice Vadisi’ne bakan yüksek bir sırt üzerindeki mezarlık alanında gerçekleştirilen çalışmalar, Hititler daha Anadolu’ya gelmeden, Kızılırmak ile Yeşilırmak arasındaki sahada varlıklarını bildiğimiz ve Hattiler olarak adlandırılan yerli halkın ölü gömme adetlerini ortaya koyuyor.

Tunç Çağı Balta ve Mücevherler Bulundu

Çek Cumhuriyeti'nin başkenti Prag'ın yaklaşık 40 kilometre kuzeybatısındaki Kuzey Bohemya'da yer alan Budyně nad Ohří'de Tunç Çağı'na ait silah ve mücevherlerden oluşan eserler keşfedildi. Uzmanlar halen eserleri analiz ediyor, ancak objelerin tasarım tarzı onları Orta Tunç Çağı'na, yaklaşık 3500 yıl öncesine tarihliyor. Baltalardan biri diğer parçalardan daha eski; Erken Tunç Çağı'na (MÖ 2000-1500) tarihleniyor.

Sıra Dışı Bir Ritüel Kaplumbağalı Gömü

Mezarlar, arkeolojinin en önemli buluntu gruplarından birini oluştururlar ve eski insan toplumlarının ölü gömme gelenekleri, inanç sistemleri ve gömü ritüelleri hakkında oldukça detaylı bilgi elde edilmesini sağlarlar. Mezarlar, yalnızca ölüme dayalı algılayışı değil aynı zamanda toplumların kültürel ve sosyoekonomik yapıları ile yaşam biçimleri hakkında da bilgi sağlayan önemli veri kaynaklarından birini oluştururlar.

Mısır’da Eşsiz Keşif: 33 Greko-Romen Aile Mezarı Bulundu

Batı Asvan'daki Mısır-İtalyan Ekibi (EIMAWA) arkeologları, Asvan'ın batısında Ağa Han Türbesi yakınlarındaki kayalık bir tepenin yamacında 33 Greko-Romen aile mezarı keşfetti. MÖ 6. yüzyıl ile MS 2. yüzyıl arasına tarihlenen ve mumyalanmış kalıntılar içeren mezarlar, Asvan'ın orta sınıfında o döneme ait ölüm ve hastalıklara yeni bir ışık tutmayı vaat ediyor.

Çatalhöyük’te Değişen Yorumlamalar Ana Tanrıça

Günümüzden yaklaşık 9 bin sene önce Neolitik dediğimiz Yeni Taş Devri’nde, bir grup yaratıcı insan, üst üste dizelenmiş, yalnızca çatısından girişi sağlanabilen evlerden oluşan geniş bir köyde bir araya gelmiştir. Bu köye günümüzde, iki büyük höyükten oluşan Çatalhöyük diyoruz.

Anadolu Pers Sanatı

Akhamenid Dönemi boyunca Anadolu’daki sanatsal kültür, arkeologlar tarafından “Greko-Pers Sanatı” olarak adlandırılmaktadır. Bu Arkaik veya Klasik Dönem Yunan stilinde olan, ancak yine de Pers kültürü ile bağlantılı olarak tanımlanan eski betimlere kadar geri döndüğü görülen bir sanattır. Bu durum, bu zamanda Anadolu’da güçlü bir politik hakimiyeti elinde tutan Pers İmparatorluğu’nun kültürel etkisi konusunda önemli bir delil olacaktı. Ülke, zaten yüzyıllar boyunca Yunan etkisine gebe bırakılmıştı.

Astyages ve Kroisos’un Sonu: Medler, Persler, Lidyalılar

 “Dünyanın kralı, büyük kral, güçlü kral, Babil’in kralı, Sümer ve Akkad kralı, dünyanın dört bir yanının kralı, ben Kyros, büyük kral, Anša’nın kralı Kambyses’in oğlu, büyük kral, Anša’nın kralı Kyros’un torunu, büyük kral, Anša’nın kralı Teispes’in soyundan, hüküm sürmesini Bel [Marduk] ve Nebo’nun istediği kral hanedanlığının ölümsüz tohumu…

Hititlerde Din

Hitit metinlerinde Hatti Ülkesinden “Bin Tanrılı Ülke” olarak söz edilir. Metinlerdeki uzun tanrı listeleri bu ifadenin pek de abartılı olmadığını gösterir. Bu bin tanrı içinde Pala, Luwi, Hurri ülkelerinin tanrıları, Hitit öncesi Anadolu’sunun Hatti tanrıları, Yukarı Mezopotamya ve Kuzey Suriye tanrıları yer almaktadır.

Büyük İskender’in Ordusundan Bir Komutanın Mezarı: Naip Tümülüsü

Tekirdağ’ın yaklaşık 15 kilometre güneybatısında, Ganos Dağı’nın (son yıllarda, Işıklar Dağı) alçak kuzeydoğu yamaçlarında yer alan Naip tümülüsü, definecilerin yarattığı tehdit üzerine 1984-1985 kış aylarında bir kurtarma kazısına sahne olmuştur. Tekirdağ Arkeoloji Müzesi tarafından gerçekleştirilen kurtarma kazısı sonucunda el değmemiş bir oda mezara ulaşılmış ve mezar eşyaları müzeye alınmıştır. Buluntuların çoğunluğu, Tekirdağ Arkeoloji Müzesi’nde mezar odasının boyutlarında yapılan bir cam model içerisinde sergilenmektedir.

Kuzeyin Savaşçı Halkı Vikingler

Korsanların tarihi yazıldığında Vikingler, eşkıyaların farklı bir türü olarak özel yerini alacaktır. Vikingler, Orta Çağın ilk zamanlarında İskandinavya’dan tasfiye edilen Atlantik Okyanusu kuzey kıyılarına yerleşen halk arasından çıkmıştır.

Ephesos Kalabalık Bir Kent

Coğrafi konumunun da elverişliliği nedeniyle, Efes antik kenti, bütün tarihsel süreç boyunca, Ege Denizi ve Anadolu ile olan iletişimde ve ticarette önemli bir rol oynar. Efes, sadece Avrupa - Asya arasında kilit noktada uzanmakla kalmamış; aynı zamanda, Batı Anadolu’nun merkez kenti de olmuştur.

Üç Kültürün Buluştuğu Bölge Beydağları

Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Akdeniz Üniversitesi adına sürdürülen Beydağları Yüzey Araştırmaları projesi ile Batı Antalya’yı çevreleyen Beydağları’nda Trebenna, Neapolis, Kelbessos, Typalia, Kitanaura ve Mnara gibi kent ölçekli yerleşimler ile birlikte köy ve irili ufaklı birçok çiftlik/işlik tespit edilerek arkeoloji dünyasına kazandırılmıştır.

Lukka Ülkesi

MÖ 2. binyıl Anadolu’sunu; Orta Anadolu’da Kızılırmak kavsi içinde Hatti, Hatti’nin kuzeyinde Pala, Kaška, doğuda Azzi Hayaša ve Išuwa, batıda Wiluša, Šeha, Arzawa-Mira ve Anadolu’nun batı kıyıları ile bir kısmı Kıta Yunanistan’da olduğu düşünülen Ahhiyawa, Hatti’nin güneybatısında Pedašša ve Walma, güneyde Kargamış, Kizzuwatna, Tarhuntašša ve Lukka gibi başlıca bölgelere ayırmak mümkündür.

Firavun II. Ramses'in Lahdi Mısır'ın Abydos Kentinde Bulundu

Sorbonne Üniversitesi'nden arkeologlar Krallar Vadisi'nde KV7 olarak adlandırılan bir mezar kompleksinde II. Ramses'in ya da Büyük Ramses'in orijinal lahdini tespit ettiler. Bu mezar, oğullarının mezarı (KV5) ile oğlu ve halefi Merneptah'ın mezarının (KV8) yakınındaydı. Son dinlenme yeri Luksor'un karşısındaki Theban Nekropolü'nde Deir el-Bahari yakınlarındaki TT320 numaralı mezardı.

İnsanın “İnsanlaşması” ve İlk Aletleri

Günümüz verileri ışığında (zoolojik anlamda Memeli’ler sınıfına giren ve Primat’lar takımının bir türü olup) yaklaşık 7-7.5 milyon yıl öncelerinden itibaren “insanlaşma” yönünde, önceleri çeşitli bedensel (biyolojik) ve daha sonraları da zihinsel (kültürel) değişimler geçirmiş olan insanın, doğada yaşayan diğer canlılara kıyasla farklı bir evrimsel geçmişi olması dikkat çekicidir.

Ksenophon’un Karadenizi

MÖ 430 yılında doğan ve yaklaşık MÖ 355 yılı civarında öldüğü kabul edilen, Yunanlı tarih yazarı Ksenophon’un Anabasis (Onbinlerin Dönüşü) adlı eseri, MÖ 401 yılı dolaylarında Pers kralı Artakserkses’in kardeşi Kyros’un, krallığı ele geçirmek amacıyla ağabeyine karşı başlattığı savaşa katılarak paralı Yunan askerlerinden oluşan ordu ile yaptığı uzun ve zorlu yolculuktan derlediği notlarının üzerine kurulu bir eserdir.

Tarlada Yürüyüş Yapan Kadın 2150 Gümüş Sikke Buldu

Prag'ın güneydoğusundaki Kutnohorsk kentinde tarlada yürüyüş yapan bir kadın, çiftçilik faaliyetleri sırasında yüzeye çıkan birkaç gümüş sikkeye rastladı. Çek Cumhuriyeti'nde şimdiye kadar bulunan en büyük erken ortaçağ sikke istifini açığa çıkardığının farkında değildi.

Karadeniz ve İskitler

Anadolu’da Demir Çağının Avrasyalı Savaşçı-Atlı Göçebelerine ait arkeolojik bulgular arttıkça, bu durumla doğru orantılı olarak yeni görüşler de ortaya çıkıyor. Bugüne değin Kimmerler ile İskitler temelinde incelenen Demir Çağı’nın göçebe kültürüyle ilgili değerlendirmeler, özellikle Kimmerler’in Anadolu’daki varlıkları üzerine başlayan sorunlarla birlikte yeni gelişmeleri de beraberinde getiriyor.

Hellen Düşüncesinde “Teklik İçinde Çiftlik” Kavramının Kökeni Ve Anadolu’daki İzleri

Klasik mitolojide kadın ve erkek cinsiyetinin kusursuz uyumla bütünleştiği o “tek içinde çift” olmuş vücut Hermaphroditos’a aittir. Yaratılış mitoslarına göre ise böylesine bir kusursuzluk her şeyden önce var olan, kozmik yaratılışın başrol oyuncusunda kendini gösterir.

Metropolis’te Bir Bakkha

Ünlü eseri Bakkhalar’da böyle anlatıyor Euripides, coşkulu kadınların hayatını. Özellikle Dionysos festivalinin ilk günlerinde dağlara çıkan kadınlar, içtikleri şarabın da etkisiyle, kendilerinden geçmiş halde ormanlarda koşuyor ve önlerine gelen canlı, cansız her şeyi yıkıp, parçalıyorlardı. Birkaç gün süren bu olaydan sonra evlerine, kocalarının ve çocuklarının yanına dönüyorlardı.

Almanya’da Zengin Hediyelerle Donatılmış 6800 Yıllık Bir Mezar Keşfedildi

Almanya'nın Eichendorf belediyesine bağlı Exing'de yeni bir yerleşim alanı için yapılan inşaat çalışmaları, Orta Neolitik döneme ait dikkat çekici bir mezarı ortaya çıkardı. Bölge arkeoloğu Dr. Florian Eibl, mezarı MÖ 4800 yıllarına tarihlendirdi ve oldukça ilginç bir mezar eşyası koleksiyonuna sahip.

Antalya Kaleiçi Aya Yorgi Kilisesi

Pek çok ulusun bir arada yaşadığı Osmanlı İmparatorluğu, çatısı altındaki ulusları “millet sistemi”ne göre tanımlamıştı. Ana dilleri Türkçe olan Karamanlılar Ortodoks inancına sahip olmalarından dolayı Ortodoks Rum milleti mensubu sayılmışlardı. Bu kadim toplum Orta Anadolu’da Konya, Niğde, Nevşehir, Kayseri, Yozgat, Kırşehir, Isparta, Uşak illeri ile Akdeniz Bölgesi’nde Antalya, Mersin ve Adana dolaylarında yaşamıştı.

Herakleia Pontika ve Akheron Vadisi

Günümüzde Zonguldak ili Karadeniz Ereğli ilçesinin modern yerleşim alanının altında kalmış Herakleia Pontika antik kentinde, tarih boyunca kesintisiz yerleşim devam etmiştir. Antik Çağda Karadeniz’in güney sahillerinin önemli liman kentlerinden biri olmasından dolayı, dönemin tarihçileri, kentin tarihi ve coğrafyası, erken dönem tarihi, bölgede gerçekleşen kolonizasyon hareketleri, kent çevresinde yaşayan halklar ve diğer yerleşimler ile ilgili bilgiler vermişlerdir.

Urartu Kalesi: Körzüt

Van Gölü Havzası, Urartu arkeolojisi açısından oldukça önemli bir yere sahiptir. Çekirdek bölge niteliğinde olan havzada Urartu ile özdeşleşen pek çok yeni özellikle karşılaşılmaktadır. Kuşkusuz Urartu imzalı başkent Tuşpa, barındırdığı potansiyel ile en önemli merkezlerden biridir.

Aktüel Arkeoloji Dergisi 97. Sayı "Ötzi'den Herakles'e"

Anadolu topraklarından çok uzaklarda, yaklaşık 5300 yıl önce Alpler’in zirvesinde gizemli bir cinayet sonucunda hayatını kaybeden bir adam. Doksanlı yılların başında bir grup dağcı tarafından keşfedilen Buz Adam Ötzi’nin mumyası bilim insanlarının hala yıllardır çözemediği sırlar barındırıyor.

Ağlayan Kadınlar Lahdi

Mateme bürünmüş, ağlayan kadınlar ve her kadının yüzünde acı bir ifade… Ölünün arkasından yas tutan bu kadınlar, lahdin sahibinin akrabaları mı, yoksa haremini dolduran kadınlarından bazıları mı? Bu kadınların lahdin içinde yatan kişiyle bağlantısı ne? Bir ihtimal daha… Acaba bu gizemli kadınlar güçlü bir geleneğin devam ettiricileri olan, “para karşılığı tutulan ağlayıcı kadınlar” mı?

Koloni Kentinden İmparatorluk Başkentine İstanbul

Kronik yazarı Eusebios’u dikkate alırsak, İstanbul (Byzantion) MÖ 660 yılında, yani günümüzden yaklaşık 2668 yıl önce kurulmuştu. Ancak Antik Çağ kolonilerinin ya da kent-devletlerinin kuruluş tarihleri kesinlikten uzaktır. Yine de başka tarihsel ve arkeolojik veriler ile birlikte dikkate alındığında, Byzantion’un bir koloni olarak kuruluşunu MÖ 7. yüzyıl içine yerleştirmek yanlış olmayacaktır.

Altıkulaç Lahti

Persler, 547/6 sonrası Anadolu’yu tamamen hakimiyetleri altına aldıktan sonra, kendilerine bağlı olan toprakları satraplık merkezlerine ayırarak yönetmeye başlamışlardır. Persli yöneticiler hakimiyetleri altında bulunan halkları, örf, adet ve inançlarına saygı göstererek yönetmişlerdir.

Çin’de İşkenceyle Öldürülmüş Bireylere Ait 2 Bin Yıllık Mezar Bulundu

Oldukça benzer yaralanmalar sergileyen iki antik iskeletin keşfi ilgi çekici bir arkeolojik bulgudur. Günümüzden 2 bin yıl önce yaşamış olan ve birbiriyle ilgisi olmayan bu bireylerin her ikisinin de alt bacak kemiklerinin yaklaşık beşte biri eksikti ve kemik kaybının uzunluğu santimetreye kadar eşleşiyordu. Bu tuhaf tesadüf, bir olay yeri incelemesini andıran şaşırtıcı bir gizem sunduğundan araştırmacıların ilgisini çekmiştir.

Geçmişin Tuvalet Alışkanlıkları ve Latrinalar

Eski çağdaki tuvalet alışkanlıkları binlerce yıllık bir evrimin sonucu olarak günümüzdeki durumuna ulaşmış. Yapılan kazı ve araştırmalar en erken tuvaletlerin mimari bir tasarı olarak MÖ 3. binin başlarına kadar gittiğini gösteriyor. Yeni yapılan araştırmalar sonucunda da bu tarihi daha erkene çekmek mümkün.

Çağlar Boyunca Boncuk

Her kültürde var olan, bölgeden bölgeye, toplumdan topluma değişen zevk ve teknoloji ile çeşitlilik gösteren boncuklar, kimi zaman dinsel bir anlam taşırken, kimi zaman süslenme amacıyla kullanılmış, kimi zaman da zenginliği, gücü ve dolayısıyla da sosyal statüyü ve belli bir sosyal gruba aidiyeti göstermiştir.

Askeri Tatbikat Faaliyetinde Amphora Yüklü 2 Bin Yıllık Gemi Batığı Keşfedildi

Šćedro Adası'nı (Hırvatistan) çevreleyen sularda, MÖ 3. yüzyıla tarihlenen ve antik amphoralardan oluşan bir yük taşıyan, tamamen korunmuş, daha önce keşfedilmemiş olağanüstü bir gemi enkazının keşfi yapıldı. Bu olağanüstü buluntu, o dönemdeki deniz ticareti ve taşımacılığına ışık tutmaktadır.

Arnavutluk'ta Kapalı Havuzlu Roma Villası Bulundu

Arnavutluk'un Dıraç kentinde yapılan bir kazıda, kapalı bir dalma havuzuna sahip bir Roma villasının kalıntıları ortaya çıkarıldı. Bu, Arnavutluk'ta keşfedilen türünün ilk örneği. Villa imparatorluk döneminde, yani MS 1. ve 4. yüzyıllar arasında inşa edilmiş ve modifiye edilmiştir. Sitedeki faaliyetin zirvesi MS 1.-2. yüzyılda gerçekleşmiş gibi görünmektedir.

Trakyalı Süvari

Küçük yaşlardan itibaren ata binmesini, at üstünde savaşmasını ve mızrak atmasını öğrenen Trak halkı için at ve at kültürü şüphesiz hayatlarında çok önemli bir yer kaplamaktaydı. Zira Traklar da at üzerindeki hünerleri ve savaşçılıklarıyla antik çağda her bölgede ün salmışlardı.

Trajan Sütunu'nun 1911. Yıldönümü

MS 113 yılında dikilen Trajan Sütunu, Roma’da Trajan Forumu’nda yer alır ve Roma İmparatoru Trajan'ın Dacia'daki iki askeri harekatını gösteren kabartmalarla süslenmiş bir hatıra anıtıdır. Bu tür anıtların ilkiydi ve aynı zamanda Roma ordusu hakkında paha biçilemez bir bilgi kaynağıdır. Bu sütun Roma'nın askeri zaferleri ve Roma liderlerini kutlamak için inşa edilen anıtsal mimariye olan sevgisinin kalıcı bir kanıtıdır.

Avusturya’da Sıra Dışı Bir Mezar Keşfedildi: Bir Atla Beraber Gömülmüş Anne ve Kız

Wels'te 20 yıl önce bir mezar keşfedildiğinde, alışılmadık özellikleri nedeniyle buluntunun evli bir çift ve bir attan oluşan erken ortaçağa ait bir çifte mezar olduğu düşünülmüştü. Ancak şimdi en modern arkeolojik teknolojiler kullanılarak gömülenlerin biyolojik cinsiyetleri ve aile ilişkileri netleştirilebildi.

Köpeğini Gezdiren Çocuk Roma Dönemine Ait Altın Bilezik Buldu

11 yaşındaki bir çocuk, İngiltere'nin Batı Sussex bölgesindeki Pagham yakınlarındaki bir tarlada nadir bulunan altın bir Roma bileziği keşfetti. Romalı askerlere kahramanlıklarından dolayı verilen armilla tipi süslü bir bilezik olan ve MS.1. yüzyıla tarihlenen bilezik, 300 yıldan daha eski bir altın obje olarak, bir adli tıp soruşturmasında resmi olarak hazine ilan edildi.

Kibyra Yuvarlak Planlı Çeşme Yapısı (Tholos Nymphaion)

Burdur’un Gölhisar ilçesindeki Kibyra antik kentinde bilimsel kazı çalışmaları 2006 yılında başlatılmış ve halen T. C. Kültür ve Turizm Bakanlığı, Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü’nün izin ve destekleriyle, Burdur Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi adına Prof. Dr. Şükrü Özüdoğru başkanlığındaki bir ekip tarafından sürdürülmektedir.

Taş Tepeler – Yeni Bir Hikaye

Taş Tepeler, insanlık tarihindeki büyük dönüşümü ifade eden yerleşik yaşamın başladığı Güneybatı Asya’da, anıtsal mimarisi, görkemli sanatı ve sembolik betimlemeleriyle ayrıcalıklı yeri olan bir bölgeyi yansıtır. Burası Doğu Torosların, Mezopotamya düzlüklerine alçalan eteklerinde, Şanlıurfa’da Harran Ovası’nın etrafını çevreleyen geniş platodur. Milyonlarca yıl süren konar-göçer yaşamdan yerleşik hayata geçen ilk topluluklara ev sahipliği yapan bu coğrafya bir uçtan diğerine 200 kilometrelik bir alana yayılmaktadır.

Anadoluvius Turkae’nin Bulunduğu Çorakyerler Fosil Lokalitesi

Çankırı ili merkezinde yer alan ve dünyada eşine az rastlanır bir zenginlikte olan Çorakyerler fosil lokalitesi aslında 1960’lı yıllarda Maden Tetkik Araştırma Enstitüsü ile Alman Linyit Araştırma Grubunun ortak projesi çerçevesindeki araştırmalar sırasında keşfedilmiş bir alandı.

Zeytinburnu İskeletleri ve Bulunan Lahit

2008’DEN BU YANA İstanbul Arkeoloji Müzeleri Müdürlüğü ile birlikte çalışıyorum. 2008-2011 yılları arasında özellikle Yenikapı’da Prehistorik Dönem iskeletleri bulunduğunda kaldırılmasına destek olmak için araziye gitmiştim. O zamanlar, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Prehistorya Bilim Dalı ve Bordeaux 1 Üniversitesi Biyolojik Antropoloji Bölümünde doktora çalışmamı yürütüyordum.

İstanbul’umuza Bir Müze Daha Kazandırdığımız İçin Heyecanlıyız

Kazlıçeşme, ismini surların önündeki fetih ordusunun suya ihtiyacı olan askerlerine adeta suyun kaynağını işaret eden kaz sürüsünden almış. Sur dışı olarak burası, fetih sonrasında önce deri işleme, sonra sanayi bölgesi kimliğiyle gelişmiş. İçinde Kazlıçeşme Sanat binasının da bulunduğu alan, 19. yüzyıl ortasında askeri fabrika işçileri için hastane olarak hizmet vermeye başlamış.

Zeytinburnu Mozaikleri ve Buluntuların Önemi

İstanbul için, Türkiye için mozaik sanatı oldukça ilginç bir konu. Dünyanın bu tür en eski mozaik uygulamalarının bazı örnekleri de Türkiye’de, Gordion Yassıhöyük’te karşımıza çıkıyor. Zeminde küçük farklı taşları yan yana dizerek birtakım desenler oluşturmak, çok eski çağlardan beri sevilen bir uygulama. Bizim coğrafyamızda da bunun ilginç örneklerini görebiliyoruz.

Trisagion İkonu, Campus Maritus ve Zeytinburnu’na Dair Küçük Bir Not

Konstantin ile birlikte yeni başkent İstanbul’un inşa sürecinde, Roma topografyası ve mimarisinin taklit edildiği bildik bir konudur. Bu adaptasyon sürecinde sur içindeki düzenlemelerin sur dışındaki alanlarda da yapıldığı, bu bağlamda Yedikule Altın Kapı’dan itibaren Kazlı Çeşme Zeytinburnu ve Bakırköy hattının hem mimari hem de fonksiyon olarak yeniden kurgulanmış olduğu anlaşılmaktadır.

Zeytinburnu Mozaikleri

Zeytinburnu mozaiklerine, yönelik kazı çalışmaları 2017 yılında başlayarak 2021 yılında tamamlandı. Mevcutta Kazlıçeşme Sanat Galerisi olarak kullanılan binanın güçlendirme çalışmaları sırasında mozaiğin bir kısmının keşfedilmesi sonrasında konu hemen Bölge Koruma Kuruluna ve Arkeoloji Müze Müdürlüğümüze intikal etmiştir.

Bir Keşfin Hikayesi

Anadolu toprakları 2023 yılında da birbirinden değerli arkeolojik keşiflerle şenlendi. Dünyanın başka hiçbir coğrafyasında bulunmayan arkeolojik zenginliğe sahip olan ülkemiz, gerçekleştirilen kazılar ve araştırmalarla her geçen yıl daha da önemli bir konuma ulaşmaktadır. Bu yıl, yasa dışı yollarla yurt dışına kaçırılan pek çok kültür varlığımız,  T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı’mızın yürütmüş olduğu çalışmalarla ait olduğu topraklara getirildi.

Tanrı Apollon’a Ait 1800 Yıllık Heykel Başı Keşfedildi

Yunanistan'ın Philippi kentinde MS 2. ya da 3. yüzyılın başlarına ait bir Apollon başı gün ışığına çıkarıldı. Heykel, 2023 kazı sezonunda, 2022'de genç Herakles’in büyük heykelinin bulunduğu Decumanus (şehrin ana güney aksı) ile Egnatia'nın (kuzey aksı) kesiştiği noktada bulundu. Arkeologlar her iki heykelin de aynı anıtsal, zengin bezemeli yapının parçası olduğuna inanıyor.

Devasa Bir Etrüsk Mezarı Keşfedildi

Büyüleyici bir antik uygarlık olan Etrüskler, MÖ 8. ve 3. yüzyıllar arasında bugün İtalya'da Toskana, batı Umbria ve kuzey Lazio olarak bildiğimiz bölgede yaşamışlardır. Tarihçilerin bu ilgi çekici kültür hakkında sahip oldukları sınırlı bilgiye rağmen, Latin edebiyatı onların varlığına dair bazı referanslar sunmaktadır. Ancak Etrüskler hakkındaki temel bilgilerimiz mezarlarındaki arkeolojik keşiflerden gelmektedir.

İkiz Bebekler Kabartmalı Tek Antik Yunan Mezar Steli

Atina Ulusal Arkeoloji Müzesi, antik Yunanistan'dan günümüze ulaşan tek kucakta ikiz bebek oyması olan bir mezar steli parçasını gün ışığına çıkardı. Bir çift kadın elinin kucakladığı mermer bebekler MÖ 4. yüzyıla tarihleniyor ve muhtemelen doğum sırasında ölen bir kadının mezar işaretinin bir parçasıydı.

Antik Dönemde Eğitim

Doğadaki tüm canlılar gibi insanlarda pek çok konuda içgüdüsel olarak hareket etmektedir. Bunun haricinde bazı özel bilgiler ise nesiller boyu aktarılmakta ve devamı sağlanmaktadır. Bilgi ve deneyimin aktarımı konusundaki en becerikli canlı şüphesiz insandır.

Antik Dönemde Müzik Sanatı ve Eğitimi

Müzik, insanoğlunun varlığı ile birlikte var olduğu düşünülen insan hayatının en vazgeçilmez unsurlarından biridir. İlk insanlar yerleşik bir düzene sahip olamamaları sebebi ile avcı toplayıcı özellikleri ile ön plana çıkmıştır. Doğadaki seslerin taklit edilmesi ile başlayan sesli iletişimin daha sonra ilerleme sağlayarak, insan sesinden ilkel çalgılara doğru bir gelişimi desteklediğini söyleyebiliriz.

Antik Roma’da Eğitim

Roma, MÖ 753’te Romulus ve Remus adlı ikiz kardeşlerin kurduğu küçük bir kentten, bir imparatorluğa dönüşmüştür. Bu dönüşümün yalnızca coğrafi olarak değil toplumsal, ekonomik, kültürel, dini alanlarda da yaşanmış olduğu muhakkaktır. Bu bağlamda Roma’nın eğitim alanında geçirdiği önemli değişimlere yakından bakmak neredeyse tüm alanlarda yaşanan değişimin girift bir bütünlük arz ettiğinin fark edilmesini sağlayacaktır.

Antik Yunan Okul Öncesi Eğitiminde Kadının Yeri

Arkaik Dönem öncesini aydınlatan Homeros destanları, Yunan kadın modelini çizmekte, kadınların ev yönetiminden ve çocukların eğitimden sorumlu olduğunu göstermektedir. Kourotrophos denilen çocuk yetiştiriciliği, anneler başta olmak üzere oikos içinde çalışan bakıcı ve sütannelerin (τροφοί) sorumluluğunda olmuştur.

İskenderiye Mekanik Okulu

İnsanın doğayla ilk karşılaşmasının, onun en mutlu anı olmadığını söylemek için elimizde yeterince veri bulunmaktadır. Belki deneyim sonucu olarak değil ama imgelem gücümüzle dünyamızın her zaman bu denli dingin bir doğallığa sahip olmadığını öngörebiliriz. Bu yüzden insanın yeryüzünde belirdiği ilk andan itibaren karşılaştığı olağanüstü belirsizliklerin içerisinde hayatta kalmayı başarmasının büyük zorluğunu hayal edebiliriz.

Milet Okulu

Her geçen gün, gün yüzüne çıkan, yeni bir boyutuyla her defasında yeniden keşfedilen insanlık tarihi, bize aynı zamanda etkileşimin ve iletişimin kadim doğası hakkında da yeni veriler sağlıyor. Tarihin bize uzak olan noktalarından, asılar öncesinden hatta karanlık dönemlerden elimize ulaşan verilerle yine yeniden insanlık tarihine bakma ve ortak mazimizi anlama imkanı yakalıyoruz.

Antik Çağların Eğitimi Bugüne Ne Söyler?

Beşer doğmaktan insan olmaklığa geçişin gizemli bir serüveni vardır. Somut dünyadan, soyut aleme geçişin hikâyesi henüz hiçbir pedagog ya da psikolog tarafından tam anlamıyla açıklanmış değildir. İnsanın bir insan olarak yaşayabilmesi için diğer canlılardan farklı bir yetişme ve büyüme sürecine ihtiyacı vardır. Bu sürecin en temel niteliği, hayatın devamı için bir dizi bilgi ve davranış edinme zorunluluğudur.

Panama’da Altınlarla Süslenmiş Bir Mezar Bulundu

Panama'daki El Caño Arkeolojik Alanı'nda, İspanyol öncesi Coclé kültürüne ait, altın ve seramiklerle zengin bir şekilde döşenmiş yüksek statülü bir adamın mezarı ortaya çıkarıldı. Mezar MS 750-800 yıllarına tarihleniyor ve adak olarak gömülmüş seramik eserlerle dolu.

Hellenistik Dönemin Şair Kadınları

Toplun içinde belirli bir yeri olan ve genelde evde eğitim almak zorunda kalan antik çağın kadınları, Hellenistik Dönem itibari ile özellikle sanatta kendilerini göstermeye başlamışlardır. Beşerî bilimlerde yüksek seviyede eğitim alabilmeyi başarmış soylu kız çocukları yetişkin olduklarında almış oldukları bu eğitimi hayatlarına ve mesleklerine yansıtmışlardır.

Antik Çağlarda Kadın, Doğum ve Hurma İlişkisi

Binyıllardır süre giden kadın ve hurma ilişkisinden yalnızca bir kesit sunmayı hedefleyen bu çalışmanın çıkış noktasını; arkeolojik belleğimize kazınmış bir görsel ile bir mitosun sunduğu detaylar oluşturur. Bununla birlikte görece geri planda kalmış olan bu detaylar bizlere kendi hikayelerinin çok ötesinde derin bir kültürel ve bilimsel ilişkinin de kapılarını aralar.

Roma Şarabının Tadı Nasıldı? Görünüşe Göre Biraz Baharatlı

Günümüz insanlarının bir ya da iki kadeh şaraptan hoşlandığını düşünüyorsanız, Romalıları duyana kadar bekleyin. Şarap içmeyi çok sevdikleri, hatta şarap yapımını izlemenin bir eğlence biçimi olarak görüldüğü biliniyor. Peki Roma şarabının tadı, kokusu ve görünüşü gerçekte nasıldı? Romalıların şarap yapımında kullandıkları kil kapları analiz eden yeni bir çalışma bu sorunun cevabını ortaya çıkarmış olabilir.

Fas Sahilinde 90 Bin Yıllık İnsan Ayak İzleri Keşfedildi

Arkeologlar Fas kıyılarında, Kuzey Afrika ve Güney Akdeniz'de şimdiye kadar keşfedilen en eski insan ayak izlerini ortaya çıkardı. Yaklaşık 90 bin yıl öncesine tarihlenen bu ayak izleri aynı zamanda "dünya çapında Homo sapiens'e atfedilen en eski ayak izleri arasında yer alıyor."

Gizemi Çözülemeyen Kentauros Heykeli

Danimarka'nın Kopenhag kentindeki Ulusal Müze'de, bir zamanlar Atina'daki Akropolis'te bulunan antik Yunan Parthenon tapınağının bir parçası olan mermer bir baş bulunmaktadır. Bu kafa aslında bir Kentauros figürüne aitti ve Yunan mitolojisindeki Lapith'lerin Kentauroslar’a (yarı at, yarı insan olan efsanevi yaratıklar) karşı savaşını tasvir eden bir sahnenin parçasıydı.

İkizlere Hamile Olduğu Keşfedilen Genç Mumya

Mısır'da arkeologlar tarafından keşfedilen, doğum sırasında ölen 14-17 yaşlarındaki genç bir kadına ait mumyalanmış kalıntıların ortaya çıkardığı trajik hikâyenin tamamı. Bulguyu aynı anda hem dehşet verici hem de olağanüstü kılan şey, bir fetüsün plasentanın pelvik bölgede, diğerinin ise göğüste bulunması ve yaklaşık 1.500 yıl önce doğum sırasında çözülmemiş komplikasyonlara işaret etmesidir.

Ortaçağ Mezarında Süslü ve Oldukça Uzun Bir Kılıç Bulundu

İsveç'in batı kıyısındaki liman kenti Halmstad'da, uzun boylu bir adamın kalıntılarını ve uzun bir kılıcı içeren bir ortaçağ mezarı keşfedildi. Kılıç adamın sol tarafına yerleştirilmişti ve mezardaki tek eserdi. İskelet kalıntıları üzerinde yapılan osteolojik incelemeler, adamın en az 1.80 boyunda olduğunu ve kılıcın ahşap kabzası da dahil olmak üzere günümüze ulaşan parçalarının 1.2 metre boyunda olduğunu ortaya koymuştur.

Bir Göktürk Kağanının Yüzünün Tasvir Edildiği Kemer Tokası Keşfedildi

Doğu Kazakistan'da Batı Göktürk dönemine ait bir kurgan ve pek çok yeni eserler tespit edildi. 2021 yılındaki kazılarda Eleke Sazı Kağan kompleksindeki kurgan alanında, Göktürk soyuna mensup olan ve Suyab'taki Türk kağanı adına On-Ok ilini yönetmekle görevlendirilen Tiginin şahsi eşyaları bulundu.

Viking Diş Hekimliği Şaşırtıcı Derecede Gelişmişti

İsveç Göteborg Üniversitesi'nden Carolina Bertilsson ve meslektaşları tarafından 13 Aralık 2023'te açık erişimli PLOS ONE dergisinde yayınlanan bir araştırmaya göre, İsveç'teki Vikingler ağrılı diş sorunlarından muzdaripti ve zaman zaman bunları tedavi etmeye çalışıyorlardı.

Çin'de 2 Bin Yıllık Çok İyi Korunmuş Bir Mezar Keşfedildi

Chongqing Kültürel Kalıntılar ve Arkeoloji Araştırma Enstitüsü yaptığı açıklamada, Çin'in güneybatısındaki Chongqing Belediyesi'nin Wulong Bölgesi'nde, Batı Han Hanedanlığı dönemine (MÖ 202-MS 25) tarihlenen ve yılı net olarak kaydedilmiş, iyi korunmuş bir mezar keşfedildiğini duyurdu.

Homo Sapiens İlk Ne Zaman Ortaya Çıktı?

Türümüz Homo sapiens'in kökeni paleoantropologların kafasını nesiller boyu kurcalamıştır ve bu sorunun cevabını bulmak, çok uzaklardaki fosillerin keşfi ve genetik analizlerin ortaya çıkmasıyla daha da karmaşık hale gelmiştir. Peki atalarımız ilk olarak nerede ve ne zaman ortaya çıktı?

Tepegöz Efsanesinin İlham Kaynağı Neydi?

20 ila 2 milyon yıl önce, Dünya'da dev bir "korkunç canavar" dolaşıyordu. Bilim dünyasında Deinotherium giganteum olarak bilinen bu yaratık, günümüzde yaşayan fillerle aynı sınıfa aitti. Ancak fosilleşmiş kalıntılarının bir zamanlar Cyclops ile karıştırılmış olabileceği ve bunun da efsanenin ortaya çıkmasına neden olduğu öne sürülüyor.

Balıkesir Arkeoloji Buluşmaları Sempozyumu 2023 “Mysia ve Çevre Kültürleri Araştırmaları”

İnsanlığın geçmişten günümüze olan serüveninin bilgisini barındıran kültür varlıklarının yüklediği sorumluluğun bilinciyle yola çıkan Balıkesir Kent Konseyi ve Büyükşehir Belediyesi’nin, Balıkesir Valiliği’nin teşvikiyle, 2020 yılından bu yana il dâhilinde sürdürülmekte olan arkeoloji ilgisindeki araştırmaları bir araya getirdiği platform, çalışmalarına “Balıkesir Arkeoloji Buluşmaları” çatısı altında, 2021 yılında “Mysia ve Çevre Kültürleri Sempozyumu”, 2022 yılında “Kültür Varlıkları ve Sürdürülebilirlik Sempozyumu” serileriyle devam etmiştir.

Sırbistan'da Roma Dönemi Kanatlı Fallus Rüzgar Çanı Bulundu

Sırbistan'ın doğusunda bulunan ve bir zamanlar Roma'nın Moesia Superior eyaletinin başkenti olan Viminacium'da yapılan yeni bir araştırmada dikkat çekici bir bulguya ulaşıldı. Arkeologlar kentteki son araştırmalarına başlar başlamaz, rüzgar çanı 'ev bekçisi' olarak bilinen, kanatlı bir fallus şeklinde olan ve tılsım görevi gören tintinnabulum adı verilen benzersiz bir nesneyle karşılaştılar.

4500 Yıl Önce İspanya’da Yaşayan Kadın İki Kafatası Ameliyatından Sağ Kurtulmuş

İber Yarımadası'ndaki bir Bakır Çağı mezarlığından çıkarılan bir kadın iskeletini inceleyen araştırmacılar, bu kişinin ölmeden önce kafasından iki ameliyat geçirdiğine dair açık ve net kanıtlar keşfetti. Ancak bunlar ciddi ve invaziv cerrahi prosedürler olsa da, kadın bu eski tıbbi tedavilerden kurtuldu ve en azından birkaç ay daha, hatta muhtemelen daha uzun süre yaşadı.

Fosilleşmiş İnsan Dışkıları Bizlere Büyük Bilgiler Bıraktı

Herkes dışkı yapar, ancak bu dışkının sadece bir kısmı fosilleşerek koprolitlere dönüşür. Eski dışkılar kulağa iğrenç gelebilir, sonuçta kim yüzyıllar hatta binlerce yıllık dışkıları kazmak ister ki. Ancak bu dışkılar bilim insanlarına bir veri bereketi sunabilirler.

Almanya’da Yüksek Statülü Bir Çiftin Bin Yıllık Mezarı Keşfedildi

Almanya'nın Saksonya-Anhalt eyaletindeki Eisleben'de 10. yüzyıldan kalma Helfta Kraliyet Sarayı'nın bulunduğu yerde, yüz kemikleri eksik ve kafatası oyulmuş bir kadına ait iskelet kalıntıları ortaya çıkarıldı. Kadının mezarı, kocası olduğu düşünülen yüksek statülü bir erkeğin mezarının yanındaydı. Her iki iskelet de yüzeyin bir metreden daha az altında aynı derinlikte bulunurken, erkeğin kafatası ve yüz kemikleri bozulmamıştır.

Sardinya Kıyılarında 30 Binden Fazla Roma Dönemi Sikke Bulundu

Sardinya'nın kuzeydoğu kıyılarının derinliklerinde, bir dalgıcın güneş ışığında parlayan bir şey keşfetmesi, dikkate değer bir sualtı hazinesine yol açtı. İtalya Kültür Bakanlığı yaptığı açıklamada, 4. yüzyılın ilk yarısına tarihlenen on binlerce antik tunç sikkenin, Akdeniz adasının Arzachena kasabası yakınlarındaki sahilinden bir taş atımı uzaklıkta, deniz otlarının arasında bulunduğunu duyurdu.

Türk Topraklarında 3400 Yıllık Piramit Bulundu

Bu yılın başlarında bilim insanları Kazakistan'da 4 bin yıllık sofistike bir bozkır piramidinin keşfedildiğini bildirmişti. Arkeologlar şimdi de Karaganda bölgesinin Shet ilçesine bağlı Taldy köyünün 13 km doğusunda, Taldy-Nura Nehri'nin yanındaki bir tepede başka bir piramit buldular.

İspanya’da Bir Kuyuda Eşsiz Süslemelere Sahip Sandalet Bulundu

Yaklaşık 2 bin yıl önce Romalı bir adam bir kuyuyu temizlemeye çalışırken sandaletini kaybetti. İyi korunmuş antik ayakkabı Lucus Asturum'da (günümüzde İspanya'nın kuzeyindeki Asturias'ta bulunan Lugo de Llanera) yapılan arkeolojik kazılar sırasında keşfedilmiştir.

Kazlıçeşme Sanat’ta Üç Açılış Birden Gerçekleşti

2015 yılında Eski Zeytinburnu Belediye Başkanlık Binası’nda başlayan restorasyon çalışmaları sırasında bulunan Geç Roma – Erken Bizans Dönemine ait mozaik yapısı müzeye dönüştürüldü. Zeytinburnu Mozaik Müzesi, ‘Fahreddin Paşa, Medine Müdafii’ Sergisi, sosyal tesis Mozaik Kafe Restoran’ın açılışı TBMM Başkanı Prof. Dr. Numan Kurtulmuş’un katılımlarıyla gerçekleşti.

İsviçre’de Tunç Çağı Takı Seti Bulundu

Arkeologlar, kuzeydoğu İsviçre'nin Thurgau kantonundaki Güttingen'de yeni sürülmüş bir havuç tarlasında bir dizi Tunç Çağı kadın takısı ortaya çıkardı. MÖ 1500 yıllarına tarihlenen set, tunç çivili disklerden yapılmış bir kolye, iki spiral parmak yüzüğü, toplu iğne başı büyüklüğünde yüzden fazla kehribar boncuk ve tunç ve altın tel spiraller içeriyor.

Neandertallerin Mağara Aslanlarını Avladığına Dair Kanıtlar Bulundu

Üst Paleolitik Çağ boyunca aslanlar Paleolitik sanatta önemli bir tema haline gelir ve antropojenik faunal topluluklarda daha sık görülür. Bununla birlikte, daha erken dönemlerde homininler ve aslanlar arasındaki ilişki yeterince bilinmemekte ve öncelikle türler arası rekabet olarak yorumlanmaktadır.

Estonya’da Bir Viking Yerleşimi ve Çok Sayıda Mezar Açığa Çıkartıldı

Estonya, Lääne-Viru İlçesi, Viru-Nigula'da planlanan yol çalışmaları öncesinde yapılan arkeolojik kazıda, kilise duvarının yakınında insan kemikleri bulundu. Arkeolojik çalışma, araştırmacıların mezarlık ve kilisenin ortaçağ döneminde daha eski bir yerleşim yeri üzerine inşa edildiği yönündeki önceki hipotezlerini doğruluyor.

İtalya Tusculum’da 2 Bin Yıllık Muhteşem Bir Mermer Heykel Bulundu

İspanya Roma Tarih ve Arkeoloji Okulu'ndan (EEHAR) arkeologlar, Roma'nın 24 kilometre dışındaki Tusculum antik kentinde olağanüstü bir mermer kadın heykeli ortaya çıkardılar. Heykel gerçek boyutlarında olup başı ve bazı kolları eksik, ancak kusursuz beyaz Parian mermeri ve oyma kalitesi olağanüstü.

Roma Dönemine Ait Kafatası Tümörü Tespit Edildi

Centro Nacional de Investigación sobre la Evolución Humana'daki (CENIEH) multidisipliner bir ekip, Virtual Archaeology Review dergisinde İber Yarımadası'ndaki bir kafatasında bulunan Roma dönemine ait bir meningioma (kafatası tümörü) üzerine bir makale yayınladı. Bu kafatasının bulunması, aynı kişideki kafatası lezyonlarının belirtileriyle birlikte, geçmiş nüfusların sağlığı hakkında yeni veriler sunuyor.

Neandertaller Gibi Soyu Tükenmiş Kuzenlerimizin DNA'sını Taşıyoruz

Neandertaller gibi eski insan kuzenlerimiz ve Denisovalılar olarak adlandırılan diğerleri, bir zamanlar erken Homo sapiens atalarımızla birlikte yaşadılar. Birbirlerine karıştılar ve çocuk sahibi oldular. Yani onların bir kısmı asla kaybolmadı - genlerimizde var. Ve bilim, bunun bizi ne kadar şekillendirdiğini ortaya çıkarmaya başlıyor.

Polonya’da Roma Dönemi Bir Mezarda Bulunan Kaplumbağanın Sırrı Ne?

Kuzey Polonya'daki antik bir mezarda bulunan, Avrupa gölet kaplumbağasının kalıntıları, MS 1. ve 5. yüzyıllar arasında Barbaricum'da (yani Roma İmparatorluğu'nun dışında) yaşayan Gotik ve diğer Cermen halklarıyla ilişkili bir Roma Demir Çağı kültürü olan Wielbark kültürüne yeni bir ışık tutabilir.

Avcı-Toplayıcılar Tarafından Kayalara Oyulmuş Binlerce Yıllık İnsan ve Hayvan Ayak İzleri

Bugün Namibya'da bulunan tarih öncesi avcı-toplayıcı kaya sanatçıları, insan ve hayvan izlerini o kadar ayrıntılı bir şekilde işlediler ki, günümüzün yerli iz sürücüleri hangi hayvanların izlerini tasvir ettiklerini, hayvanların genel yaşını ve cinsiyetini belirleyebildiler. Almanya'daki Friedrich-Alexander Erlangen-Nürnberg Üniversitesi’nden Andreas Pastoors ve meslektaşları bu bulguları yeni bir çalışmada rapor ettiler.

Paleolitik Av Silahlarının Evrimi

Tel Aviv Üniversitesi Arkeoloji Bölümü'nde yapılan yeni bir çalışma, insan beslenmesinin dayandığı büyük avların yok olmasının, tarih öncesi insanları küçük avları avlamak için gelişmiş silahlar geliştirmeye zorladığını ve böylece evrimsel adaptasyonları tetiklediğini ortaya koydu.

Alaska’da Keşfedilen 3 Bin Yıllık Dokuma Eserler

Alaska'nın Kodiak Adası'ndaki Karluk Gölü kıyısında atalardan kalma bir sod evinin kazıları sırasında arkeologlar, 3 bin yıllık olduğu tahmin edilen dokuma eserlerin nadir parçalarını ortaya çıkardılar.

Multidisipliner Ekip Geç Tunç Çağı Kremasyon İşleminin Ayrıntıları Ortaya Çıkarıyor

Ölü yakma işlemlerinin (kremasyon) arkeolojik incelemesinde, örneğin ölüm yaşını veya cinsiyeti güvenilir bir şekilde belirlemek için ölen kişi hakkında ayrıntılı bilgi edinmek genellikle zordur. Bu durum, özellikle ölü kalıntılarının genellikle önce odun yığınları üzerinde yakıldığı ve ardından çömleklerde (urne) toplandığı Geç Tunç Çağı araştırmaları için büyük bir engel teşkil etmektedir.

Syedra Antik Kentinde İkinci Kez Nike Heykeli Bulundu

Geçtiğimiz günlerde Syedra antik kenti, sütunlu caddenin batı bölümünde, o dönemin önemli kişilere yapılan mezar binası altında gerçekleştirilen kazılarda 35-40 parçadan oluşan bir Nike (Zafer Tanrıçası)  heykeli gün yüzüne çıkartılmıştı.

Pompeii Kurbanlarının Pek Çoğunun Havasızlıktan Öldükleri Anlaşıldı

Arkeologlar, kimyagerler ve çevre bilimcilerden oluşan çok kurumlu bir ekip, MS 79'daki Pompeii patlamasının kurbanları üzerinde taşınabilir X-ışını floresanı kullanarak bu kişilerin muhtemelen havasızlıktan öldüğünü tespit etti. Grup sonuçlarını PLOS ONE dergisinde yayınladı.

Karahantepe’deki ‘Büst’: Şaman Başı?

Karahantepe’nin sembolü haline gelen “falluslu havuz”un en dikkat çekici unsurlarından biri de “baş” heykeli. Hafif oval planlı olacak şekilde kayadan oyularak yapılan ve içi fallus biçimli dikitlerle bezeli olan havuzun orta üst kenarındaki bu “büst”ün neyi betimlediği ciddi merak konusu.

8 Bin Yıllık Çocuk Mezarında Bulunan Taş Boncuklardan Oluşan Kolye Yeniden Birleştirildi

Çeşitli Avrupa ülkelerinden araştırmacılardan oluşan bir ekip, tahrip olmuş bir Neolitik kolyeyi özenle yeniden birleştirdi. Boncuklar, Ürdün'ün güneyindeki ünlü Ba'ja arkeolojik alanında bulunan 8 bin yıllık bir çocuk mezarından çıkarılmıştı. Yeni analizler Neolitik kültürün ticaret, sanat ve sosyal karmaşıklıklarına dair büyüleyici bilgiler ortaya çıkardı.

Değirmenin Serüveni

İnsanlık tarihinin dönüm noktalarından olan tarım devrimi, pek çok teknolojik gelişimi de beraberinde getirmiştir. Başta buğday olmak üzere tarım ürünlerinin toplanması ve sonrasında tüketime hazır hale getirilmesi için taş alet teknolojisinde yeni materyaller ortaya çıkmıştır.

Antik Dünyada Büyü ve Büyü Ritüelleri

“…ve on üç bakır iğne al. İkisini kulaklara, ikisini gözlere, birini ağzına, ikisini göğüslerle karın arasındaki kısma ve birer tanesini ellere, iki tanesini cinsel organa, iki tanesini ayak tabanlarına batır. Her birini batırırken ‘onun vücudunu böyle iğneliyorum ki kimseyi değil de yalnız beni hatırlasın, beni düşünsün’ de.”

Değirmen ve Bordo

Değirmen Kültürü, insanlığın faydacı ve pratik felsefesinin doğa ile ilişkisine kadar uzanan mekânsal konuların sonucudur. Doğal olarak dinamik akış içeriğine sahiptir. Döngüsel süreç, felsefi değerden bağımsız olmayan şeylerle ilgilidir.

Dönen Çarklar ve Dönüşen Emek: Değirmen Manzaralarında Kadın İmgesi

Endüstri öncesi üretimde, değirmenler doğa ve insan bedeninin fiziki ihtiyaçları arasında bir katalizör görevi görmekteydi. Su ve yel/rüzgâr gibi doğa parçalarının itici kuvveti ile dönen çarkların, birtakım maddeleri öğütmek, parçalamak üzere ezici bir kuvvete kavuşumunu sağlayan değirmen, bir imge olarak 17. yüzyıl itibariyle resim sanatında pitoresk bir görüntüye kavuşturulmuştur.

Sesli Mimari: Köy Değirmenleri

Köy değirmenlerinin tarihine baktığımızda, binlerce yıllık bir geçmişe sahip olduğunu görmekteyiz. Doğanın gücüyle çarklarını döndüren değirmen yapıları, kırsal alanlarda üretimin yaşam kaynağını oluşturmuştur. Antik çağlardan itibaren tahıl işleme ihtiyacı, değirmenlerin ortaya çıkmasına neden olmuş, insanlar ilk olarak tarım ürünlerini öğütmek ve un elde etmek için değirmenleri kullanmaya başlamışlardır.

Tarımın Geçmişinde Değirmenler ve Değirmenlerin Günümüzdeki Önemi

Kırsal mirasımızın en önemli maddi kültür belgelerinden biri, halk mimarisi örneklerinden olan “Su Değirmenleri” dir. Kırsal alanda üretilen ve kır insanının temel besin kaynaklarından olan mısır ve buğdayın öğütülmesi yanı sıra; beslediği hayvanlarının yiyeceği olan tahıl türlerinin öğütülmesinde de su değirmenlerinden yararlanılır. İnsanın hem kendisi ve hem de beslediği hayvanlarının besin teminine yönelik bu gereklilik, su değirmenlerini yıllar boyunca yaşantımızın vazgeçilmez aracı haline getirmiştir.

Türk Halk Türkülerinde Değirmen Motifi ve Değirmenci Türküleri

Halk hayatının ve kültürünün her türlü görünümlerini yansıtan türküler, esas olarak aşk, ayrılık, gurbet, yiğitlik, ölüm konuları üzerine yakılmıştır. Bu özellikleriyle türküler, belirli bir sonu olan bir olayı daha fazla anlatırlar. Sonu ayrılık veya ölüm ile biten hazin bir aşk öyküsü, türkülerin en tipik konusudur. Bu durum Türk halk türküleri için olduğu kadar Avrupa kültürlerine özgü halk türküleri için de geçerlidir.

Antik Dönemde Öğütme Teknolojisi

Beslenme kültürü, insanoğlunun yaşamı için gerekli olan besin maddelerinin alımının ötesinde, hangi bitki ve hayvan türlerinin tüketildiği, bu türlere nasıl ulaşıldığı, bunların ne tür işlemlerden geçirilerek tüketilmeye hazır bir duruma getirildiği, bu işlemlerin hangi aşamaları ve teknolojileri (alet-yöntem) kapsadığı, daha da ötesinde bunların nasıl bir organizasyon içerisinde ve ne tür ortamlarda gerçekleştirildiği gibi geniş bir anlam içermektedir.

Eski Önasya’da Büyü Ritüelleri

Eski toplumlar kendilerini kirlilik, şiddet, korku, doğal afetler, doğaüstü varlıklar ve hastalıklar gibi kötü olaylardan korumak için tanrılarla iletişim kurmaya yönelik ritüeller uygular. Önceden belirlenmiş kurallara göre yapılan uygulamalar çivi yazılı tabletlerde de anlatılır. 

Gazze’de Roma Dönemine Ait 125 Mezar Keşfedildi

Filistin Eski Eserler Bakanlığı'ndan yapılan açıklamaya göre, geçen yıl Gazze'de keşfedilen 2 bin yıllık bir Roma mezarlığı üzerinde çalışan arkeologlar, çoğunun iskeletlerinin büyük ölçüde sağlam olduğu en az 125 mezar ve iki nadir kurşun lahit bulduğunu bildirildi.

Prehistorik Kaya Sanatı Tırmanma Hakkında Önemli Detaylar Sunuyor

Cambridge Arkeoloji Dergisi’nde yayınlanan bir çalışmaya göre, İspanyol Levanten kaya sanatı doğu İspanya topluluklarının tırmanma konusunda nasıl uzmanlık geliştirdiğini ve uzman ekipman kullanımıyla ilişkili riskleri en aza indirmek için nasıl önlemler aldığını gösteren birer delil niteliğinde.

Mağarada Bulunan Kafatasları ve Kandiller, Roma Döneminden Kalma Bir Büyücülük Uygulaması mı?

Biri İsrail Eski Eserler Kurumu'ndan, diğeri Bar-Ilan Üniversitesi'nden bir çift arkeolog, İsrail'deki bir mağarada Roma dönemi büyücülük uygulamalarına dair kanıtlar buldu. Eitan Klein ve Boaz Zissu, Harvard Theological Review dergisinde yer alan çalışmalarında, son 14 yılda Te'omim Mağarası'ndan çıkarılan eserleri incelediler.

And Dağlarındaki Gizemli Kapı Bir Geçit mi?

And Dağları'ndaki neredeyse dikey bir vadinin yarısında, birileri dağın yamacına ters V şeklinde bir giriş oymuş. Ardından ana kayayı büyük bir hassasiyetle keserek hiçbir yere çıkmayan sığ bir kapı oluşturmuşlar; aynı tasarım antik İran ve Mısır'da da görülüyor. Daha sonra mavi taştan bir çıkıntıya üç niş içeren ek bir sunak oymuşlar.

Celile'deki Arkeolojik Kazıda Ortaya Çıkarılan 1600 Yıllık Mozaik Panel

Chapel Hill'deki North Carolina Üniversitesi profesörü Jodi Magness liderliğindeki uzman ve öğrencilerden oluşan bir ekip, İsrail'in Aşağı Celile bölgesindeki antik bir Yahudi köyü olan Huqoq'taki Geç Roma (MS 400 civarı) sinagogunda muhteşem bir mozaik panel ortaya çıkardı. Mozaik bağışçılarını veya sanatçılarını tanımlayan panel, ana girişin hemen içindeki zemini süslüyor.

İspanya’daki Bakır Çağı Mezarının Gizemi Çözüldü

Artık "Fildişi Kadın" olarak anılan kişi, fildişi dişler, yüksek kaliteli çakmaktaşı, devekuşu yumurtası kabuğu, kehribar ve kaya kristali bir hançer de dahil olmak üzere bölgedeki en büyük nadir ve değerli eşya koleksiyonuyla dolu bir mezara gömülmüştür. Bu bulgular, kadınların bu antik toplumda sahip olabileceği yüksek statüyü ortaya koymaktadır.

Roma’da Mermer Heykel Başı Bulundu

Arkeologlar, Roma’nın Piazza Agusto Imperatore’sinde Tiber nehri boyunca uzanan Via di Rıpetta’nın köşesinde gerçekleştirdikleri arkeolojik kazılar sırasında mermer bir heykele ait başı ortaya çıkarttılar.

Antik Kaya Gravürleri İnsan Kültürlerine Dair İlgi Çekici Bilgiler Sunuyor

Arkeolog, sanatçı ve bilgisayar programcısından oluşan multidisipliner bir ekip tarafından yürütülen çığır açıcı bir çalışma, antik kaya gravürleri ve antik gravürcüler tarafından kullanılan teknikler hakkında yeni bilgiler ortaya çıkardı.

Efsaneden Gerçeğe: Güney Afrika'daki Tek Boynuzlu Atlar

Tek boynuzlu yaratıklar dünyanın dört bir yanındaki mitlerde bulunur. Farklı kültürlerdeki tek boynuzlu atların birbirleriyle çok az ilgisi olmasına rağmen, Avrupa düşüncesinde birden fazla çağrışımları vardır.

Arkeolojik Bir İlk: Roma Dönemine Ait Amfora Parçaları Üzerinde Virgilius'un Bir Şiiri Tespit Edildi

Güney İspanya'da 1.800 yıl öncesine, Roma dönemine tarihlenen bir zeytinyağı amforası parçası arkeoloji camiasını hayrete düşürdü. Betica bölgesindeki maden arama çalışmaları sırasında topraktan çıkarılan parçanın üzerinde yazılı bir metin bulundu ki bu kendi başına pek de alışılmadık bir durum değil. Ancak bu sıradan bir yazıt değildi. Ünlü Romalı yazar Virgilius'dan bir alıntıydı ve Virgilius'un sözleri ilk kez bir zeytinyağı amforası üzerinde bulundu.

Moğolistan’da Bulunan 42 Bin Yıllık Bu Taş Kolyenin En Eski Fallus Olduğu İddia Ediliyor

Kısa bir süre önce Moğolistan'daki bir alanda küçük ve belki de dikkat çekici olmayan bir kaya keşfedildi. Tartışmalı bir şekilde 42 bin yıl öncesine tarihlenen bu buluntu, bir bilim insanı tarafından dünyanın en eski işlenmiş fallus biçimli eserlerinden biri olarak sunuldu. Ancak herkes ikna olmuş değil.

43. Uluslararası Kazı, Araştırma ve Arkeometri Sempozyumu Ankara’da Gerçekleştirilecek

43. Uluslararası Kazı, Araştırma ve Arkeometri Sempozyumu, Ekim ayında, Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi'nde gerçekleştirilecek. Sempozyuma ilişkin, Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Rektörlüğü ve Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü arasında işbirliği protokolü imzalandı.

Seyitömer Höyük’de Deprem İzleri

Seyitömer Höyük, Kütahya ilinde bulunan ve belli aralıklarla uzun süreli kazısı yapılan önemli bir yerleşim yeridir. İçbatı Anadolu’nun tarihsel gelişimi için önemli bir stratigrafi sunan höyükte 5 mimari tabaka tespit edilmiştir. Roma, Hellenistik, Akhaemenid, Orta Tunç ve Erken Tunç Çağı kültürlerine ait yerleşimlerin tespit edildiği höyükteki kazı çalışmalarına 2022 yılında son verilmiştir.

Yukarı Dicle Havzasında Meydana Gelen Depremlerin Arkeolojik Kanıtları

Arkeolojik kazılarda açığa çıkan yapı kalıntıları farklı etmendenler dolayı farklı tahribat özellikleri gösterir. Terk edilmiş ve hava koşullarına açık kalmış yapılar zamanla rüzgâr, yağmur gibi etkenlerle aşınır.

Arkeoloji: Levant Koridoru ve Deprem

6 Şubat 2023’te gerçekleşem ilki 7.7, ikincisi 7.6 şiddetindeki Kahramanmaraş merkezli iki büyük deprem, 10 ili kapsayan çok geniş bir coğrafyada büyük yıkımlara ve can kayıplarına neden oldu. Ne yazık ki yitip giden binlerce hayat gibi önemli kültür varlıkları da bu depremin yıkıcılığından nasibini aldı.

Antakya’da Yaşanan Yıkıcı Depremler

Antakya’nın içinde yer aldığı coğrafya tarih boyunca depremlerin yıkıcı tahribatına maruz kalmıştır. Antik kaynaklar, arkeolojik ve jeolojik araştırmalar bu coğrafyanın bölgenin depremle olan mücadelesine tanıklık etmektedir.

Türk Müzeciliği ve Deprem

Türk müzeciliği iki asra yaklaşan tarihinde birçok afetle ve olağanüstü durumla karşılaşmıştır. 06.02.2023 tarihinde meydana gelen ve on bir vilayeti etkileyen Kahramanmaraş merkezli depremler ise Türk Müzeciliği için yeni ve en son sınav olmuştur.

Yedi Uyurlar Efsanesi Hakkında Bir Sentez Denemesi

Yedi Uyurlar Mağarası Kur’an’da 18. Kehf (=Mağara) Sûresi’nin 17. âyetinde geçer. Burada bahis konusu gençlerin isimleri verilmemiştir. Uyku süresi 300 yıl + Şemsî – Kamerî farkı 9 yıl = 309 yıl olarak geçiyor. Olayı rivâyet edenlerden İbn Abbas” gerçek süreyi yalnız Allah bilir” demektedir. Gençlere “Ashâb-ı Kehf = Mağara Yarânı” adı verilmiştir. Târih eserleri ve tefsirlerde çeşitli rivâyetler vardır ve gençlerin isimleri de farklı şekillerde karşımıza çıkmaktadır.

Tarihöncesi Çağlar’dan İlk Devletlere Hukuk

 “Nerede toplum, orada hukuk…”

Bu cümleye yer vermeyen bir hukuk kitabı bulmak zor. Burada kasıt, insanların oldum olası tek başına değil ancak toplum halinde yaşayabilmesi ve bunun da belirli kuralları zorunlu kılması. İlla modern anlamda yazılı hukuk sistemi gerekmiyor bir düzen kurmak ve korumak için. Her toplum kendi kural ve yaptırımlarına sahiptir nihayetinde.

Balıklıgöl Heykeli

Literatürde "Urfa Adamı" olarak da bilinen Balıklıgöl Heykeli'nin  "erkek cinselliğini sembolize ettiği" yaygın bir kanı. Bu yorumun en temel nedeni, çağdaşları Göbeklitepe ve Karahantepe'de de rastlanan fallus sembolizminin zamanla Mezopotamya'da şekillenecek "babatanrı" anlayışına giden sürecin ilksel işaretleri olduğu şeklindeki varsayım. Ne var ki, döneminin koşulları ışığında yakından bakıldığında, heykelin pekâlâ farklı yorumlara açık olduğu söylenebilir.

Karahantepe

Günümüzün iklim koşulları 12 bin yıl önce son buzul çağının bitmesiyle oluşmaya başlamıştır. Bu yeni koşullar Özellikle Anadolu’da daha önce hiç olmadığı kadar bereketli bir ortam sağlamıştır. Bunun sonucunda milyonlarca yıldır devam eden avcı toplayıcılığın yerini yavaş yavaş yerleşik yaşam almıştır. İlginçtir ki yakın zaman kadar ilk yerleşik toplumlarının ilkel ve zor koşullarda yaşadığı düşünülürdü. Ama artık onların oldukça gelişmiş ve karmaşık sosyal yapılara sahip olduklarını biliyoruz. Bunun en iyi örneklerinden biri Göbeklitepe’dir.

İlksel Şamanın Kim’liği: Yaşlı-Kadın?

Üst Paleolitik göçer avcı-toplayıcılardan çoban kandaşlara kadar uzanan çeşitli toplumların ana kurumu olan şaman(izm), bilinmezliklerle dolu doğa içindeki yaşamın belirli bir düzen içinde sürdürülmesi açısından merkezi bir öneme sahipti. Günümüzdeki anlamıyla “iktidar”ın maddi koşullarının olmadığı zaman-mekânlarda elde edilen bu “kamusal” rol ve işlevin kim(ler) tarafından inşa ve temsil edildiği epey tartışmalı bir konudur.  Bu kısa yazıda, ilksel şamanın büyük olasılıkla yaşlı kadınolması gerektiği ve bunun da göçer avcı-toplayıcı yaşam, üretim ve örgütlenme biçiminden kaynaklanan nedenleri olduğu iddia edilecektir.

USTALARA SAYGI

".... Tarih yazmak, tarih yapmak kadar mühimdir, yazan yapana sadık kalmazsa, değişmeyen hakikat insanlığı şaşırtacak bir mahiyet alır."                                                                                                                                                MUSTAFA KEMAL ATATÜRK

Osman Hamdi Bey, Remzi Oğuz Arık, Ord. Prof. Dr. Arif Müfit Mansel, Ord. Prof. Dr. Ekrem Akurgal, Ord. Prof. Dr. Sedat Alp, Prof. Dr. Tahsin Özgüç, Prof. Dr. Jale İnan, Ümit Serdaroğlu ve adını sayamadığımız daha nice ustalar arkeolojiye gönül verdiler. Hayatını arkeolojiye adamış, bizim en büyük önderlerimiz, yol göstericilerimiz olan, kaybettiğimiz ustalarımızı saygıyla anıp; hala eğilip elini öpebileceğimiz, önünde saygıyla eğilebileceğimiz hocalarımızı hatırlatmak amacıyla bu sayfaları onlara ayırdık. Her şeyden önce “Ustalara Saygı” diyoruz.

Sunay Akın ile Oyuncaklar ve Arkeoloji Üzerine

Sunay Akın’ın arkeolojiye olan ilgisinin sadece bu dizelerden oluştuğunu sanıyorsanız, ne yazık ki büyük ustayı tam anlamıyla tanımamışsınız demektir. Eğer tanrı Apollon’un aşkı Defne ile Amerikalı astronotlar arasındaki bağlantıyı biliyorsanız, evet siz iyi bir Sunay Akın takipçisisiniz.

Sabine Ladstätter ile Efes Üzerine

Sabine Ladstätter 2009 yılından bu yana Avusturya Arkeoloji Enstitüsü başkanlığını, 2010’dan bu yana ise Efes Kazıları başkanlığı ve Efes Vakfı Yönetim Kurulu üyeliğini yürütüyor. Graz ve Viyana’da arkeoloji eğitimi alan Ladstätter'ın uzmanlık alanı seramik. İlk olarak 1996 yılında katıldığı Efes kazısında, Yamaç Ev 2’deki kazı çalışmalarını yöneten ve aynı zamanda seramik analizlerini yapan Ladstätter, kendi deyimiyle "daha en başından beri aşık olduğu" Efes’te 1996 yılından beri çalışıyor. Ancak araştırma alanı yalnızca Efes’le sınırlı değil. Daha önce pek çok Avusturya kazısında ve Mısır’daki kazı çalışmalarında da yer almış.

Anadolu'da İnsan Görüntüleri

Aygaz’ın desteği, Bahattin Öztuncay’ın koordinatörlüğünde, Prof. Dr. Önder Bilgi tarafından uzun soluklu ve titiz bir çalışma sonucu kaleme alınan “Klasik Çağ Öncesi: Anadolu’da İnsan Görüntüleri”, Anadolu topraklarının heykeltraşlık ve resim sanatı zenginliğini sergileyen farklı uygarlıklara ait insan görüntülerini bir araya topladı. Anadolu’nun tarih ve kültürüne ışık tutan belgelerin tanıtılmasına yıllardır destek veren Aygaz bünyesinde yayınlanan ve Klasik Çağ öncesi insan görüntülerinin çeşitliliğini gözler önüne seren bu değerli kitabın çıkış noktası ne idi?

Bu konuda kitabın yazarı Önder Bilgi ile hoş bir sohbet gerçekleştirdik. Ancak öncesinde bu önemli bilim adamını size tanıtmadan geçemeyeceğiz.  

USTALARA SAYGI

MÜKERREM USMAN ANABOLU 

Ben 1924’te, Cumhuriyet’ten bir sene sonra, İstanbul Boğazı’nda Kanlıca’ da doğdum. Ailemin arzusu üzerine ecnebi mektebine gitmedim. Türk mekteplerinde okudum. Buna rağmen Fransızca ve İngilizce’yi devlet lisan sınavını kazanacak kadar iyi öğrendim. Bu pek normal bir şey değil biraz normalin üstü bir şeydi. Liseyi bitirdikten sonra Üniversite’ye gideceğim zaman büyük bir karanlık içerisindeydim. Çünkü karar verecek kadar iyi tanımıyordum üniversite muhitini.

NEOGENE

Anadolu Topraklarında Neolitik Yaşam Tarzı ve Yayılımının İzlerini Araştıracak Proje Avrupa’nın En Prestijli Destek Programı “ERC Consolidator Grant 2017” Desteğini Kazandı

Dicle Üzerinde Nehir Taşımacılığı ve Hasankeyf

Fırat ve Dicle nehirlerinin suladığı geniş coğrafyadaki verimli Mezopotamya ovaları yaşamaya elverişli bir bölge olması nedeniyle binlerce yıldır insanoğlunun yerleştiği, yaşadığı alanlar haline gelmiştir. Bölgedeki farklı dönemlere tarihlenen binlerce höyük bu durumun kanıtıdır.

Hasankeyf Yok Olmasın

UNESCO'nun on Dünya Mirası kriterinin dokuzunu birden sağlayan yeryüzündeki tek yerin, Hasankeyf ve Dicle Vadisi'nin varlık yokluk savaşı sürüyor. Köklerimize duyduğumuz sadakat ve vicdanımız, bizi Ilısu Barajı'nın sessiz bir şahidi olmanın ötesine geçerek Hasankeyf ve Dicle'nin yaşaması için çalışmaya zorluyor.

Yerleşik Bir Köyde Avcı Toplayıcı Yaşam

Hasankeyf Höyük’te tarım izine rastlanmaması, bize bu erken sosyal gelişme sürecinin iki önemli yönü ile ilgili bilgi veriyor. Birincisi, MÖ 10. binyılda Mezolitik’ten Neolitik’e geçişteki sosyal gelişme süreci, bölgeden bölgeye değişiklik göstererek çoklu yörüngede ilerledi. İkincisi, Yukarı Dicle Vadisi’nde yaşayan avcı toplayıcılar, yerleşik bir köyde, bitki ve hayvanların evcilleştirilmesine bağlı olmaksızın oldukça karmaşık toplumlar geliştirmeyi başardılar.

Hasankeyf’in Geçmişi ve Geleceği Üzerine Yerel bir Bakış Açısı

Hasankeyflilerin Gözünden Hasankeyf’i Anlamak

Arkeolojik kalıntıları ve mimari eserleri son derece ciddi bir yıkımla karşı karşıya olmakla ve çok acil olarak doğru bir koruma planına ihtiyaç duymakla birlikte, Hasankeyf görkemli ve büyülü bir kent olarak varlığını sürdürmektedir.

Hasankeyf'in Somut Olmayan Kültürel Mirası

İnsanlar ince bir zekayı yansıtan, bir yerin farklılığını ve zenginliğini ortaya koyan detayları takdir ederler. Kaybetmek üzere oldukları yerleri daha da fazla… Ancak, bu zenginliğin bir parçası olan kültürel tabiatın daha az görünür unsurlarını korumaya yönelik yerel yaklaşımları da kapsayacak resmi bir mekanizma henüz tam anlamıyla oluşturulamamıştır.

Gertrude Bell ve Abert Gabriel'in Fotoğraflarında Hasankeyf

Dicle nehrinin kıyısında kurulmuş olan Hasankeyf, güzelliğiyle insanları kendine hayran bırakmış, fotoğrafın icadından sonra bölgeye gelen gezgin ve seyyahlara konu olmuştur. Tarihi ve doğal güzellikleriyle önemli bir cazibe merkezi olan Hasankeyf, kayalık tepe ve kanyonları, mağaraları, kale, köprü, türbe ve camileri ile fotoğraflarda görülebilir.

Hasankeyf

Batman iline bağlı küçük bir ilçe merkezi olarak bilinen, Ortaçağ’ın önemli yerleşimlerinden Hasankeyf, il merkezinin yaklaşık 32 km güneydoğusunda, Mardin-Midyat eşiğinin doğu kesimine tekabül eden tarihi bölge Tûr Abdin’in kuzey yamacında, Dicle Nehri’nin, İran ve Kafkaslar’dan gelip Mardin-Midyat eşiği üzerinden Suriye ve Irak’ı birbirine bağlayan tarihi yolun geçişe en uygun yerinde hakim bir mevkide kurulmuştur.

Urfa'nın Kaçırılan Mozaikleri : EDESSA

Bugünkü Şanlıurfa’nın Hellenistik Dönem’de Seleukos yönetimi sırasında aldığı ve uzun süre kullandığı isim olan Edessa, Geç Roma döneminde bağımsız bir krallıktır. Edessa’da Krallık Dönemi hanedanlığı, şehrin kendi özgünlüğü içinde bir yaşayış tarzının önünü açar. Bu yöresellik sanatta da kendini gösterir. Özellikle mozaik sanatı da bu çerçevede Edessa’da farklı bir şekilde, özgün bir anlayışla ortaya konur. Edessa mozaikleri dönemin teknik özellikleriyle birlikte şehrin mozaik ustaları tarafından yerel bir dille yorumlanmıştır. Edessa şehrine özgü, Estrangelo Süryanice denen Aramice’nin farklı bir diyalekti ile yazılmış yazıt örneklerinin de yer aldığı mozaikler, yerel kültür öğelerinin ve aile ilişkilerinin anlatıldığı eserler olarak bir başka benzerleri yoktur.

EPHESUS

Bütünüyle benzersiz bir kent

Eski efsanelere göre; Efes (Ephesus), Amazon adı ile bilinen kadın savaşçılar tarafından kurulmuştur. İsminin, Ana Tanrıça kenti anlamına gelen Arzawa krallığındaki bir kentten, Apasas’dan geldiği düşünülür.

SAGALASSOS

“Sagalassosluların en onurlu kenti, Romalıların dostu ve müttefiki olan ilk Pisidia kenti”

Antalya ilinin 109 km kuzeyi, Ağlasun’un (Burdur bölgesi) 7 km kuzeyinde yer alan Pisidia kenti Sagalassos, batı Torosların batı kolunda, Ağlasun Dağları’nın güneye bakan dik yamacına (1.400- 1750 metre arası) iskân edilmiştir.

Pergamon’da Kent ve Çevresi

 Anadolu ve Ege’nin Kesişme Noktasında 4 Bin Yıllık Bir İlişki

“…ülkenin neredeyse tek başına bir ıssız zirvesi gibi her yerden fevkalâde görülebilir.”

Büyükelçi Gürcan Türkoğlu ile Kültürel Miras

UNESCO nezdinde Türkiye Daimi Temsilcisi Büyükelçi GÜRCAN TÜRKOĞLU ile Türkiye'nin Kültürel Mirası üzerine.

 

Hititlerde Dış Politika ve Savaş Diplomasi

Eskiçağda devletlerin varlıklarını sürdürebilmesinin temel dayanak noktaları arasında diplomatik ilişkiler, devletlerarası antlaşmalar, güçlü bir ekonomi, adil bir hukuk sistemi ve güçlü bir ordu yer almaktaydı.

Yeni Dünya Mirası Adaylarımızda Değişim ve Arkeolojik Sitler

19 Nisan 2012 itibari ile Türkiye’nin UNESCO Dünya Miras Geçici Listesindeki varlık sayısı 38 olurken, adaylar içinde antik yerleşimler ön plana çıkıyor.

Beş Yeni Kültürel Miras Alanı

Türkiye’den Beş Yeni Kültürel Miras Alanı UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi’nde. UNESCO 2020 yılı Nisan ayında yaptığı açıklamayla Türkiye’den beş yeni kültürel miras alanını Dünya Geçici Miras Listesi’ne aldığını duyurdu.

Hitit Devlet Yönetimi ve iç Siyaseti

Anadolu’nun fiziksel coğrafyasına baktığımızda, kuzeyinde Karadeniz’e, güneyinde Akdeniz’e paralel uzanan sıradağları görmekteyiz. Böylece Anadolu’nun iç kesimi kuzey ve güneyden, yani Karadeniz ve Akdeniz kıyı şeritlerinden bir şekilde ayrılmış ve bu yönlerden ulaşılması zor bir bölge haline gelmiştir.

Hitit Arşivleri ve Literatürü

Bir toplumun kimliğini anlayabilmenin en iyi yolu, o toplumun yazılı belgelerini incelemektir. MÖ 2. binyılda Anadolu’da büyük bir devlet kuran Hititlerin kendi dillerini yazıya aktarmaları ve arşivlemeleri sayesinde bugün haklarında pek çok bilgiye sahip olabilmekteyiz. Hititler, var oldukları süre boyunca yazıyı en iyi şekilde kullanmaya özen göstermiştir.

Hititlerde Sosyal Hayat

Hitit arşivlerinin bir devlet arşivi olması nedeniyle, gerek kral ailesinin, gerek halkın gündelik ve sosyal hayatına dair bildiklerimiz oldukça kısıtlıdır. Kanun metinleri, bazı majik ritüeller ve mitolojik öyküler gibi metin grupları incelenerek, sıradan insanın hayatı hakkında izler bulmak mümkündür. Hitit insanının dünyaya geldiği andan itibaren başlayan hayat yolculuğuna dair bildiklerimiz şöyledir...

74. Sayı - Hititler ve Hattuşa

Son günlerde temizlik gündelik yaşamımızın en önemli eylemsellerinden biri haline geldi. Gün içinde sayısız kez uzun uzun el yıkamak seküler bir temizlik ritüeli gibi görünse de aslında binlerce yıllık bir arınma ve hastalıktan korunma ritüelinin de bir parçası.

Sahaya Çağrı: Yaratıcı bir Pratik olarak Arkeolojik Saha Çalışması

Kovid-19 pandemisi dolayısı ile evlere, apartman dairelerine, yurtlara, iç mekanlara hapsolan çoğumuz sokakların, kırların ya da sadece basitçe dışarıda olmanın ferahlığını ve özgürlüğünü, insan insana sohbetin keyfini özlüyoruz. Ayaklarımız karıncalanıyor, göğsümüz daralıyor.

“Batı Uygarlığı Bir Hellen Mucizesidir” Dogmasını Sorgularken

İLK “BİZ”DEN BAŞLAMALI

“Yurt içindeki kazılar ve ortaya çıkarılan eserler bütün ilim dünyasına kültürel vazifesini ifaya başlamıştır. Tarih yazmak, tarih yapmak kadar mühimdir. Yazan yapana sadık kalmazsa, değişmeyen hakikat insanı şaşırtacak bir mahiyet alır”.

Sovyet Arkeolojisinin Mirası Üzerine Denemeler 1

 Sovyet Arkeolojisin İkili Mirası

90’ların ortalarında genç bir arkeoloji öğrencisiyken en çok ilgimi çeken konulardan biri artık tarihe mal olmuş Sovyetler Birliği’nde arkeolojik çalışmaların eksileri ve artılarıyla dünya arkeolojisine katkılarıydı. Ne yazık ki hocalarımız bu konu açıldığı zaman standart ve kestirme bazı cümlelerle meseleyi geçiştirirlerdi.

Hitit Arkeolojisi

20. yüzyılın başlarında, Alman arkeologlar ile Osman Hamdi Bey arasındaki ilişkilerde gergin bir dönem yaşanmaktaydı. Bunun en önemli sebeplerinden biri Hicaz demiryolunun inşaatı sırasında, günümüzde Ürdün topraklarında yer alan ve Erken İslamiyet Dönemine tarihlenen Mşatta Av Sarayı’na ait cephenin, dönemin hükümdarı Sultan II. Abdülhamid’in onayıyla sökülerek Berlin’e taşınmış olmasıydı. Osman Hamdi Bey ise yürürlükte olan Âsar-ı Âtika Nizamnâmesi uyarınca söz konusu eserin Almanya’ya götürülemeyeceği görüşündeydi.

Hattuşa / Hitit Başkenti

Çorum´un güneybatısında kalan, ilçe olduktan sonra adı Boğazköy’den Boğazkale’ye dönüştürülen Hattuša, MÖ 2. binde Babil, Assur ve Mısır devletleriyle birlikte Yakındoğu’nun süper güçlerinden biri olan Hitit Devletinin başkentiydi. Anadolu’nun büyük bir kısmıyla Kuzey Suriye’yi hakimiyeti altında tutan Hitit Devleti, çağdaşı Mısır, Babil ve Assur uygarlıklarının aksine tarih içinde unutulmuştur.

Köle ile Efendi

- Köle! Dinle beni!

- Buradayım efendim, buradayım.

- Çabuk, ellerime su dök! Bana yemek getir!

- Yiyin efendim, yiyin. Yiyip içmek kalbe iyi gelir.

Hititlerde Dini Yaşam

MÖ 2. binyılda büyük bir güç olarak tarih sahnesinde görülen Hititler, fethedilen ülkelerin tanrılarını, dinsel ve kültürel ögelerini kendi bünyelerine katarak zengin bir panteon ve kültür oluşturmuştur.

 

Tarihöncesi Dönemde Hasankeyf: Hasankeyf Höyük Kazıları

Hasankeyf Höyük’ün önemi, yalnızca Hasankeyf çevresindeki kültür tarihlerinin oldukça eskiye dayandığını göstermekle sınırlı kalmaz. Radyokarbon ölçümlerinden anlaşıldığı gibi, yerleşmenin MÖ 10. binyılın sonuna doğru, henüz bilinmeyen bir nedenle terk edilmiş olduğu söylenebilir. Bu durum, 10 metreye yakın Neolitik Çağ kültür dolgularının yaklaşık olarak 500 yıllık süreçte oluşmuş olduğu anlama gelir. Bu tür höyükleşmenin, aynı yere uzun süre devamlı olarak iskan edildiğinde, yerleşmeye dışardan getirilmiş, toprak, kil ve taş gibi yapı malzemelerinin azar azar birikmesiyle meydana geldiği bilinir. Dolayısıyla, kısa süreli ya da mevsimsel iskanlarda höyükleşme sürecinin pek ilerleme göstermeyeceği düşünülür. Hasankeyf Höyük’te Neolitik Çağ boyunca höyükleşme sürecinin hızla ilerlediği ve dolayısıyla burada sürekli bir iskan faaliyetinin olduğu söylenebilir.

Geç Antik Çağ ve Bizans Araştırmaları Merkezi

Üzerinde yaşadığımız topraklarda on bir yüzyıl boyunca varlığını sürdürmüş olan Bizans İmparatorluğu, önyargı ve bilgisizlikten ötürü yakın zamana kadar Türkiye’de araştırma noktasında eksik kalmaktan kurtulamamıştır. Hâlbuki yıllar önce Avustralya’da, Japonya’da, Avrupa ve Amerika’da Bizans araştırma merkezleri kurulup faaliyete geçmiştir. Bu uygarlığın fiilen varisi ise bugünkü Türkiye’dir.

Tell Fâfân Olmasaydı Hasankeyf Olmazdı

Hasankeyf’in adını hemen hemen herkesin duyduğunu tahmin ediyorum. Gidip görmemiş olanlar bile, en azından Ilısu Barajı Projesi kapsamında su altında kalacak olan bu yerleşim ve barındırdığı kültür varlıkları hakkında az da olsa bilgi sahibidir.

Hititlerin Kısa Tarihi

Anadolu uzun yıllar boyunca pek çok medeniyete ev sahipliği yapmıştır. Bu medeniyetler arasında Anadolu’yu siyasi bir çatı altında ilk birleştiren ise Hititlerdir. Hitit Devleti’ni anlatmadan evvel, Anadolu’nun Hitit Devleti’nden önceki yapısına bakmak faydalı olacaktır. Hititlerden önceki dönemde Anadolu’da siyasi birlik yoktu ve kent devletleri vardı.

USTALARA SAYGI

PROF. DR. GÜVEN ARSEBÜK

1936 İstanbul doğumluyum. Arkeoloji ile olan ilgim lise çağlarında başlar. Robert Koleji’nde okuduğum zamanlarda -ki bu yıllarda lise dört yıl sürüyordu- son iki senemizde, 3. ve 4. sınıflarda İngiliz Edebiyatı’na Profesör Hillary Sumner Boyd adlı bir hocamız gelirdi. Hocamız bize o dönemlerde Yunan Edebiyatı, tragedyası, Homeros gibi yazınlar okutarak dolaylı olarak arkeolojiye olan ilgimizi canlandırdı. Boyd hocamızın etkisinde kalarak Robert Koleji’nden mezun olduktan sonra İstanbul Üniversitesi Arkeoloji Bölümü’ne 1958 yılında kaydoldum. Dört yıl sonra, 1962 yılında, Prehistorya Bölümü’nden mezun oldum ve askere gittim.

EN ÇOK OKUNANLAR

Tarlada Yürüyüş Yapan Kadın 2150 Gümüş Sikke Buldu

Prag'ın güneydoğusundaki Kutnohorsk kentinde tarlada yürüyüş yapan bir kadın, çiftçilik faaliyetleri sırasında yüzeye çıkan birkaç gümüş sikkeye rastladı. Çek Cumhuriyeti'nde şimdiye kadar bulunan en büyük erken ortaçağ sikke istifini açığa çıkardığının farkında değildi.

SON İÇERİKLER